MAHKEMESİ : Ankara 5. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 13/12/2012NUMARASI : 2012/144-2012/594Davacı İ.. Y.. vekili Avukat R. Ü.tarafından, davalı Y.. T.. aleyhine 08/03/2012 gününde verilen dilekçe ile tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 13/12/2012 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.Dava, haksız olarak şikayetten kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkindir. Yerel mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Davacı, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi KBB Ana Bilim Dalında Öğretim Üyesi olarak görev yaptığını, Trabzon 2. Asliye Ceza Mahkemesi 2008/219 Esas sayılı dosyasının talimatla bilirkişi incelemesi yaptırılması için Ankaraya gönderilmesinin ardından bilirkişi heyeti olarak rapor hazırlamaları isteği ile kendilerine tevdi edildiğini ve rapor düzenlendiğini belirtmiş, rapor düzenlenmesinin ardından davalının Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına görevi kötüye kullanma, suçu ve suçluyu koruma, kamu zararı ve nitelikli dolandırıcılık iddiaları ile hakkında suç duyurusunda bulunduğunu 2010/148206 sayılı soruşturma dosyasında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiğini, şikayetin kişilik haklarına saldırı oluşturduğunu iddia ederek uğradığı zararın davalıdan tazminini talep etmiştir.Davalı, davacının Trabzon 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 2008/219 Esas sayılı dosyasında bilirkişilik yaptığını, bu dosyada Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesinde görev yapan Prof. Dr. R. Ç. ile Prof. Dr. E. O.'nın görevi kötüye kullanma iddiasi ile yargılandıklarını, yasal ve etik koşullar yerine getirilmeden hastaya kök hücre uygulamasında Sağlık Bakanlığından izin alınmadığını, bu durumun dava dosyası içeriğinde deliller ile kanıtlı olduğu halde gözardı edilerek sorgulanmadığını, davacının iddialarının yerinde olmadığını beyanla hukuki dayanaktan yoksun davanın reddini savunmuştur.Yerel mahkemece, davalının şikayet dilekçesindeki sözlerinin şikayet hakkının kullanılması kapsamında değerlendirilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Şikayet hakkı, diğer bir deyimle hak arama özgürlüğü; Anayasa’nın 36. maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” şeklinde yer almıştır. Hak arama özgürlüğü bu şekilde güvence altına alınmış olup; kişiler, gerek yargı mercileri önünde gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendilerine zarar verenlere karşı haklarının korunmasını, yasal işlem yapılmasını ve zarar verenlerin cezalandırılmalarını isteme hak ve yetkilerine sahiptir.Anayasa’nın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasanın “Temel Haklar ve Hürriyetlerin Niteliği” başlığını taşıyan 12. maddesinde herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtildikten başka, 17. maddesinde de, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu da düzenleme altına alınmış bulunmaktadır. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir. Şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikayet hakkının kullanılmasının uygun olduğu kabul edilmelidir. Aksi halde şikayetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı, kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır.Somut olayda; davacı hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmesi ve bilirkişi raporunun mahkeme yönünden bağlayıcı olmayıp takdiri delillerden olması ve özellikle davalının şikayet dilekçesinde davacıya yönelik olarak kullanmış olduğu "...görevi kötüye kullanma, suçu ve suçluyu koruma, kamu zararı ve nitelikli dolandırıcılık..." şeklindeki ifade, niteleme ve ithamların bir olay anlatımından öte anlamlar içermesi birlikte değerlendirildiğinde, şikayet hakkı, hak arama özgürlüğü sınırları dahilinde kullanılmamış olup davacının kişilik haklarına saldırının gerçekleştiği kabul edilmelidir. Mahkemece uygun bir miktar tazminat verilmesi gerekirken açılan davanın reddi usul ve yasaya uygun olmamış ve kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 14/01/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.