MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiDavacı ... vdl vekili Avukat ... tarafından, davalı ... aleyhine 13/05/2011 gününde verilen dilekçe ile tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın zamanaşımı nedeniyle reddine dair verilen 08/02/2012 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. Dava, haksız fiil nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemine ilişkindir. Mahkemece dava zamanaşımı nedeni ile reddedilmiş; kararı davacılar temyiz etmiştir.Davacılar, maliki oldukları ... ilçesi,...kasabası ve .. köyünde kain parsellerde ekili bulunan ürünlerinin, ... termik santralinin çevreye yaydığı zararlı gazların ve küllerin etkisi ile zarar gördüğünü, verimin düştüğünü iddia ederek uğradıkları zararın ödetilmesi isteminde bulunmuşlardır.Davalı, davanın zamanaşımına uğradığını, termik santralin işletilmesinden dolayı çevreye herhangi bir zarar verilmediğini, resmi kurumlarca hava kalitesinin sürekli ölçüldüğünü, yönetmeliklerle belirlenen sınır değerlerin aşılmadığını, küllerin toprakla örtüldüğünü düzenli olarak nemlendirme yapıldığını, davanın reddi gerektiğini savunmuştur. Mahkemece, BK 41. maddesi uyarınca tazminat isteklerinin bir yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu, davacıların zararı tespit ettirdikleri tarih ile dava tarihi arasında zamanaşımı süresinin dolduğu, davalının da süresinde zamanaşımı definde bulunduğu kanaatine varılarak davanın zamanaşımından reddine karar verilmiştir. Zamanaşımı süresinin belirlenmesi için öncelikle dava konusu belirlenerek uygulanması gereken kanunun tespiti gereklidir. Dosya arasındaki bilgi ve belgelerden davanın, yakıt olarak linyit kömürü kullanılan termik santralde, A santralinin filtresiz çalışması, B santralinin de külün boşaltılması sırasında ve yer yer filtresiz çalışması nedeniyle hakim rüzgarların etkisiyle var olan emisyonların çevredeki taşınmazlarda ekili ürüne zarar vermesi nedeni ile oluşan zararın ödetilmesi istemi ile açıldığı anlaşılmaktadır. 2872 sayılı Çevre Kanunu 2. maddesine göre; çevrede meydana gelen ve canlıların sağlığını, çevresel değerleri ve ekolojik dengeyi bozabilecek her türlü olumsuz etkinin çevre kirliliği olarak tanımlandığı, faaliyetleri sırasında veya sonrasında doğrudan veya dolaylı olarak çevre kirliliğine, ekolojik dengenin ve çevrenin bozulmasına neden olan gerçek ve tüzel kişilerin de kirleten olarak tanımlandığı görülmektedir. Davacı, davalının faaliyeti sırasında ortaya çıkan kirlenmeden dolayı, yakınında bulunan taşınmazlarda ekili üründe meydana gelen zararın ödetilmesini istediğine göre olayda uygulanması gereken kanun Borçlar Kanunu'na göre özel kanun niteliğinde bulunan 2872 sayılı Çevre Kanunu'dur. Şu durumda, mahkemece, 2872 sayılı Çevre Kanunu 28/son maddesinde düzenlenen “çevreye verilen zararların tazminine ilişkin taleplerin zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten itibaren beş yıl sonra zamanaşımına uğrayacağı hükmü” uyarınca zamanaşımı definin reddine karar verilerek işin esasının incelenmesi gerekirken davanın zamanaşımı nedeni ile reddedilmesi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 26/12/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.