MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Davacı ... tarafından, davalı ... aleyhine 22/06/2010 gününde verilen dilekçe ile tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 16/06/2011 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazaları reddedilmelidir.2-Davalının diğer temyiz itirazlarına gelince; a)Dava, çeyiz ve ziynet eşyası bedelinden oluşan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece istemin kısmen kabulüne karar verilmiş, karar davalı tarafından temyiz edilmiştir.Davacı, davalı ile düğün yaparak gayriresmi olarak evlendiklerini, aradan geçen sürede davalının resmi nikah yapmadığı gibi kendisini kapı dışarı etmekle tehdit ettiğini, bu nedenle kaçarak abisinin evine gittiğini, evlendiklerinde babası tarafından yapılan ziynet eşyalarının bedeliyle, evlilik vaadi ile kandırılıp kızlığının bozulması nedeniyle manevi tazminat isteminde bulunduğunu beyan etmiştir.Davalı cevabında, davacının ziynet eşyalarını alarak evden ayrıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece; gayriresmi evlilik sonucu davacının kızlığının bozulduğu, Medeni Kanunun 122. maddesi gereğince nişanlanmanın sona ermesi halinde, hediyelerin geri verilmesinin zorunlu olduğu gerekçesi ile tüm istemler yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Türk Medeni Kanunu'nun 6. maddesi hükmü uyarınca, kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü, hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan, ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimse, iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir.Davacı kadın, dava konusu edilen ziynet eşyasının davalıda kaldığını ileri sürmüş, davalı ise onun tarafından götürüldüğünü savunmuştur. Hayat deneyimlerine göre olağan olanın bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Başka bir anlatımla, bunların davalı tarafın zilyetlik ve korumasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz.Diğer taraftan, ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardandır. Bu nedenle, evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi, evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak, normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir.Davacı, dava konusu ziynet eşyasının varlığını, evi terk ederken bunların zorla elinden alındığını ve götürülmesine engel olunduğunu, evde kaldığını, ispat yükü altındadır.Olayda, davacı dava dilekçesinde evi terkederek abisinin evine gittiğini beyan etmiş, evi son terk ettiği tarih itibariyle dava konusu ziynet eşyasının götürülmesine engel olunduğunu ve zorla elinden alındığını, daha önce de götürme fırsatı elde edemediğini ispat edememiştir. Bu kapsamda ziynet eşyaları ile ilgili talebin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.b)Bir kişinin fiziki, sosyal ve duygusal kişilik değerlerine iradesi dışı saldırma sonucu meydana gelen eksilme ve kayıplar manevi zararı oluşturur. Bu tür kişilik hakları hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan kimse, manevi tazminata hükmedilmesini isteyebilir. Yasalarımız manevi tazminat verilebilecek olguları sınırlamıştır. Bunlar kişinin ve ailenin onur ve saygınlığına yönelik suçlar, kişilik değerlerinin zedelenmesi, isme saldırı, nişan bozulması, evlenmenin feshi, babalığın benimsenmemesi, bedensel zarar ve öldürmedir.Davacı, gayriresmi evliliğin gerçekleştiği tarihte reşit ve mümeyyizdir. Resmi nikah olmaksızın kendi iradesi ile evlenmeyi kabul etmiştir. Buna rağmen evlilik vaadi ile kandırıp kızlığını bozduğu iddiası ile manevi tazminat isteminde bulunamaz. Mahkemece manevi tazminat isteminin de reddine karar vermek gerekirken, yazılı şekilde kısmen kabul edilmiş olması doğru görülmemiş, bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda (2/a-b) sayılı bentte gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, diğer temyiz itirazlarının ilk bentte gösterilen nedenle reddine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 07/02/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.