MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiDavacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalılar ... ve diğerleri aleyhine 25/08/2005 gününde verilen dilekçe ile tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 10/04/2014 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalılar tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. Asıl ve birleşen dava, basın yolu ile kişilik haklarına saldırıdan dolayı uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalılarca temyiz edilmiştir.Davacı, asıl ve birleşen davada, .. 25/08/2004 tarihli nüshasının 3. sayfasında davalılardan ...'ın beyanı üzerine yine davalılardan ... tarafından kaleme alınmış olan " .. " başlığıyla yayınlanan yazıda kendisi ile ilgili tamamen gerçeğe aykırı ve kişilik haklarına saldırı niteliğinde açıklamalar yapıldığını ileri sürerek manevi tazminat isteminde bulunmuştur. Davalılar, haberin görünen gerçeklik kriterlerine uygun olduğunu, davacının kişilik haklarına saldırı oluşturmadığını ileri sürerek istemin reddedilmesi gerektiğini savunmuştur.Mahkemece; dava konusu haberin davacının kişilik haklarına saldırırı oluşturduğu gerekçesiyle istemin bir bölümünün kabulüne karar verilmiştir.Basın özgürlüğü, Anayasa'nın 28. maddesi ile 5187 sayılı .. 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasa'nın .. bölümü ile .. 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır. Dava konusu " .. " başlığı altında verilen haberde, hakim olarak görev yapan davacı ...'ın davalı ...'tan boşandığı, ortak çocuklarının velayetinin davalı anneye verildiği, davacı babanın kişisel görüşme için oğlunu teslim aldığı, ancak geri götürmediği, davalı ...'ın şikayeti üzerine davacının annesinin .. evinde jandarma ekibiyle arama yapıldığı, ancak çocuğun bulunamadığı, davacı babanın oğluna kız elbisesi giydirerek kaçırdığı, çocuğun 3 gün sonra yapılan aramada da bulunamadığı, daha sonra telefon açan davacının .. olduğunun ve oğlunun raporunun bulunduğunu açıkladığı ifadelerine yer verilmiştir.Dosyadaki bilgi ve belgelere göre; davacının velayeti annesine verilen küçük çocuğunu 20/07/2004 tarihinde icra vasıtasıyla teslim aldığı, 20/08/2004 günü teslim etmesi gerekirken etmediği, bunun üzerine davalı ...'ın icra müdürlüğünden çocuğunun teslimini istediği, .. 2004/678 talimat sayılı dosyasında çocuğun bulunduğu yerden teslim alınması için kolluk kuvvetleri refakatinde davacının annesinin evine gidildiği, yapılan aramada çocuğun bulunamadığı, davacının icra dosyasına .. 20/08/2004 günlü ve ortak çocuk ... ait rapor sunduğu, yine davacı tarafından çocuğun 03/09/2004 tarihinde davalı anneye teslim edildiği anlaşılmaktadır.Bu kapsamda haberin yapıldığı tarihte ortak çocuk .. davacı tarafından halen davalı anneye teslim edilmediği, icra dosyasıda nazara alındığında haberin görünürdeki gerçeğe uygun olduğu sabittir. Basının somut gerçeği araştırması beklenemez. Yayın tarihinde görünür gerçeğe uygun olan, okuyucunun ilgisini çekmek için çarpıcı başlık kullanılan dava konusu haberde hukuka uygunluk sınırlarının aşıldığından söz edilemez. Yerel mahkemece, açıklanan yönler gözetilerek, istemin tümden reddedilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçeyle, davalıların manevi tazminatla sorumlu tutulmuş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalıların diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 16/02/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.