Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 17879 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 3046 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : İstanbul 12. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 03/12/2013NUMARASI : 2012/365-2013/590Davacı A.. A.. vekili Avukat C.. T.. tarafından, davalı S.. Ö.. aleyhine 14/11/2012 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 03/12/2013 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.1-Dava, basın yoluyla kişilik haklarının ihlali iddiasına dayalı manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.Davacı, davalı tarafından kaleme alınan ve 23/10/2012 tarihli Aydınlık gazetesinde yayımlanan yazıda davalının kendisini yasa dışı terör örgütü PKK ile aynı görüş ve fikir birliği içinde olan, ülkesinin değil ABD'nin çıkarlarını gözeten bir kimse olarak niteleyip, kişilik haklarına saldırıda bulunduğunu belirtmiş ve manevi tazminat isteminde bulunmuştur.Davalı, söz konusu yazının bir başka siyasetçi hakkında yazıldığını ve davacının adının yazıda bir kere geçtiğini, yazının amacının Cumhuriyet Halk Partisi'nin son kurultayından sonra oluşan yeni yönetiminin, partinin temel ilkelerine ve politikalarına zıt bir yönetim sergilemelerinin eleştirisi olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece; eleştiri sınırlarının aşıldığı ve kişilik haklarının ihlal edildiği gerekçesi ile istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir.Davaya konu yazının, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna bağlı olarak gelişen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları çerçevesinde ele alınıp, ifade özgürlüğü kapsamında kalıp kalmadığı değerlendirilmelidir. Gerek Dairemizin gerekse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin istikrar kazanmış uygulamalarında; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile güvence altına alınan ifade özgürlüğünün; sadece zararsız ve ilgilenmeye değmez olarak görülen bilgi ve fikirleri değil aynı zamanda rahatsız eden, şaşırtan ve gücendiren ifadeleri de kapsadığı belirtilmiş; ifade özgürlüğü olmadan "demokratik bir toplum"dan söz edilemeyeceği vurgulanmıştır. Ayrıca, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne göre; siyasetçilere yönelik eleştirinin sınırı özel kişiler için olandan daha geniştir ve bu durum günümüzde yerleşik bir ilke haline gelmiştir. Bu bağlamda siyasetle uğraşan kişilerin kendilerine yönelik sert, ağır ve hatta incitici eleştirilere de katlanması gerekir. Çünkü siyasetçi, zorunlu ve bilinçli olarak, eylem ve davranışlarını, gazetecilerin ve vatandaşların dikkatli bir kontrolüne açık bırakmaktadır.Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, kamuyu ilgilendiren, genel nitelikli sorunlara ilişkin alanlarda ifade özgürlüğüne sınırlama getirilemeyeceğini kesin bir dille belirtmektedir. (AİHM 26118/10 Eon / Fransa kararı) Ayrıca bir yazı veya açıklamanın ifade özgürlüğü kapsamında kalıp kalmadığı değerlendirilirken, bütününe bakılması gerektiğinin, kullanılan ifadelerin nasıl bir içerik ile verildiğinin üzerinde durulmaktadır. (AİHM 23144/93 Özgür Gündem / Türkiye kararı)Davaya konu köşe yazısında, bir siyasi partinin yönetim kadrosunda yer alan kişilerin parti yönetimine geliş şekilleri ve bu kişilerin çeşitli konulardaki görüşlerinin konu edildiği anlaşılmaktadır. Yazıda söz konusu siyasi partinin yönetim kadrosunda yer alan bazı kişilerin isimleri belirtilmiş ve sonuç kısmında söz konusu partinin genel başkanına hitap edilerek, yazıda adı geçen kişilerle Türkiye'ye güven verilemeyeceği iddia edilmiştir. Bu açıdan, dava konusu yazı bir bütün olarak incelendiğinde; yazının bir siyasi partinin yönetim kadrosundaki kişiler ile ilgili ağır eleştiri ve yorumları içerdiği anlaşılmaktadır. Bir siyasi partinin yönetim kadrosunda yer alan kişiler hakkında değerlendirme yapılması kamuyu ilgilendirdiği gibi davacının siyasi kimliği de göz önüne alındığında, bu gibi ağır eleştirilere katlanması kendisinden beklenmelidir. Mahkemece açıklanan olgular gözetilerek istemin tümden reddine karar verilmesi gerekirken, kısmen kabulü doğru görülmemiş ve bu yön bozmayı gerektirmiştir.2-Dosya kapsamından; yargılama sırasında davacı tarafça ihtiyati tedbir yoluyla davalının yazılı, görsel ve sosyal medya dahil olmak üzere her türlü alanada davacının kişilik haklarına saldırı teşkil eden beyan ve isnatlarda bulunmaması yönünde karar verilmesi istenmiştir. Mahkemece bu istem kısmen kabul edilerek; davalının dava sonuçlanıncaya kadar yazılı basında davacı hakkında yazı yazmasının ihtiyati tedbir yoluyla kısıtlanmasına karar verilmiştir.İhtiyati tedbir 6100 s. HMK' nın 389. vd maddelerinde düzenlenmiştir. İhtiyati tedbirin şartları ise; mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle bir hakkkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşması ya da tamamen imkansız hale gelmesi veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğmasından endişe edilmesi olarak açıklanmıştır. Ayrıca tedbirin uyuşmazlık konusu hakkında verileceği belirtilmiştir. Mahkemece verilen tedbir kararı bu kurumun amacı ve işlevi ile örtüşmediği gibi; kişinin temel hak ve hürriyetlerini engelleyici niteliktedir. Bu nedenle verilen tedbir kararı HMK' nın öngördüğü şartları taşımamakta ve Anayasa' nın 90. maddesi gereği kanun hükmünde olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi' nin 10. maddesinde düzenlenen ifade özgürlüğüne de aykırılık oluşturmaktadır. Kararın açıklanan bu nedenle de bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda (1 ve 2) no'lu bentlerde gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 25/12/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.