MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiDavacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalılar ...vd aleyhine 08/06/2011 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 24/05/2012 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Yerel mahkemece, istemin kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalılar tarafından temyiz edilmiştir.Davacı;.... Gazetesi'nin 09/06/2010 tarihli nüshasının birinci sayfasında “Tarafsız Yargı” başlığı altında yapılan ve iç sayfada devam eden haberlerde, kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu iddiasıyla manevi tazminat isteminde bulunmuştur.Davalılar; dava konusu haberin o tarihte gündemde olan olaylara ilişkin olup kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla yapıldığını, emniyet kaynaklarından edinilen teknik takip bilgileri çerçevesinde haber yapıldığını belirterek, davanın reddini savunmuşlardır. Yerel mahkemece; dava konusu haberde kullanılan kimi ifadelerin davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğu kabul edilerek, manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne karar verilmiştir.Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasasının 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir. Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanununun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.Dosya incelendiğinde; kamuoyunda .... adı ile bilinen dosyada tutuklu olarak yargılanan sanık ....'ın tahliye edilmesine yönelik yasa dışı girişimlerden dolayı, aralarında eski ....... ve Av. ....'ın da bulunduğu kimi şahıslar hakkında, “Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs” suçundan soruşturma başlatıldığı, dava konusu haberin de bu soruşturma kapsamında yapılan teknik takipten elde edilen telefon görüşme kayıtlarına dayanarak yapıldığı anlaşılmaktadır. Mahkeme kararı ile yapılan bu dinlemeler sırasında, Türkiye’nin gündemini sarsan ve halen de gündemi meşgul etmeye devam eden .... davasına bakmakla görevli davacı hakimin, bu davayı yönlendirmek isteyen ve haklarında soruşturma başlatılan kişilerce etkilenmek istendiğine dair içerik arzeden görüşme kayıtları ele geçirilmiştir. Bu derece önemli bir olayın, yukarıda açıklanan basın özgürlüğü çerçevesinde davalı gazetede yayınlanmasından daha doğal bir şey olamaz. Diğer yandan; haberde, görüşme kayıtlarının davacının direkt özel hayatı ile ilgili gizli ve kanunen korunması gereken kısımları açıklanmamış, daha çok davacının hakim olarak görev yaptığı davada, yönlendirme amaçlı yapılan baskı ve etkileme teşebbüslerine dair içerikler yayınlanmıştır. Haber bir bütün olarak değerlendirildiğinde, yargılamanın dışarıdan etkilenmek sureti ile sanıklar lehine bir kısım kararlar alınmasının sağlanması çabalarına ilişkin ele geçirilen delillerin ortaya konulmasına yöneliktir. Kaldı ki, haberde bahsi geçen hususlar sonradan “Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs” suçundan açılan ceza davasına da konu olmuştur. Şu halde, güncelliği de bulunan böyle bir olayın habere konu edilmesinde hukuka aykırılık yoktur. Yapılan değerlendirmeler sırasında kullanılan sözler de olayın gösterdiği özelliklere ve anlatılmak istenen amaca uygundur.Yerel mahkemece, olay tarihinde beliren görünür gerçeğe uygun olup genel anlamda eleştiri sınırları içerisinde kalan dava konusu haberin hukuka uygun olduğu gözetilerek, istemin tümden reddedilmesi gerekirken, davalıların manevi tazminat ile sorumlu tutulmuş olmaları usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 11/11/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.