Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 17299 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 5809 - Esas Yıl 2014
MAHKEMESİ : Konya 1. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 27/02/2014NUMARASI : 2007/122-2014/128Davacı C.. Ö.. ve birleşen dosyada davacı Tunç C.. Ö.. vekili Avukat N.. D..tarafından, davalı Ş.. O.. aleyhine 23/03/2007 gününde verilen dava ve birleşen dava dilekçesi ile manevi tazminat istenmesi üzerine yapılan yargılama sonunda; Mahkemece dava ve birleşen davanın reddine dair verilen 27/02/2014 günlü kararın Yargıtay’da duruşmalı olarak incelenmesi asıl dava ve birleşen davanın davacıları vekili tarafından süresi içinde istenilmekle, daha önceden belirlenen 16/12/2014 duruşma günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacılardan asil C.. Ö.. ve vekilleri Avukat N.. D.. geldi, karşı taraftan davalı adına gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve hazır bulunanın sözlü açıklaması dinlendikten sonra tarafa duruşmanın bittiği bildirildi. Dosyanın görüşülmesine geçildi. Tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü.1-Davacı C.. Ö..'ün asıl davaya ilişkin temyizi yönünden;Dava ve birleşen dava, haksız eylem nedeniyle uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, her iki davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı ve birleşen dosya davacısı tarafından temyiz olunmuştur.Kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken veya görevlerini yaparken kişilere zarar vermesi ilgili kamu kurumunun hizmet kusurunu oluşturur. Bu durumda sorumlu, kamu görevlisinin emrinde çalışmakta olduğu kamu kurumu olup dava o kurum aleyhine açılmalıdır. (T.C. Anayasası 40/III, 129/V, 657 Sy.K.13, HGK 2011/4-592 E., 2012/25 K.) Bu konuda yasal düzenlemeler emredici hükümler içermektedir. Diğer yandan Sorumluluk Hukukunun temel ilkeleri açısından bakıldığında da bu şekilde düzenlemenin mevzuatta yer almış olması zarar görenin zararının karşılanması yönünde önemli bir teminattır.Asıl davaya konu edilen olayda, davacının S.Ü M. Tıp Fakültesi An. ve R. A. Dalında öğretim üyesi olarak görev yaptığı sırada, aynı yerde Anabilim Dalı Başkanı olarak görev yapan davalının 14/01/2004 tarihli akademik kurul toplantısında Yrd. Dr ve Uzm. Dr'ların branşlaşma alanlarının belirlenmesine ve bundan sonra ilgili kişilerin bu alanlarda daimi çalışmalarına kararlaştırılmasına ve kendisinin de ortopedi alanında görevlendirilmesine karar verilmesine rağmen, davalı tarafından yetkisinin aşılarak 15/09/2006 tarihinden itibaren göğüs cerrahisi ameliyathanesinde görevlendirildiğini, emeğinin ve mesleki branşlaşmasının bir çırpıda mesnetsiz sebeplerle silinmeye çalışıldığını, davalı tarafından bilgi işlem merkezi ve döner sermaye bölümünden hakkındaki bilgi ve belgelerin izni olmadan hukuka aykırı delil oluşturma çabası ile aldırıldığını, davalının şikayeti ile hakında açılan disiplin soruşturması sonunda cezai müeyyide uygulanmasına yer olmadığına karar verildiğini, profesörlüğüne iki yıl kala davalı tarafından atılan iftira sonucu kurumunda ve mesleki camiada onurunun zedelendiğini, daha önceden belirlendiği halde yıllık izne çıkacağı gün davalı tarafından izin dilekçesinin imzalanmadığını, yaşadığı yoğun stres ve üzüntü nedeniyle bebeğini düşürdüğünü, davalı tarafından sürekli kendisine mobbing (psikolojik baskı) uygulandığı ve bu nedenle zarara uğratıldığını ileri sürdüğüne göre, Anayasa'nın 129/5. maddesi ile 657 sayılı Devlet Memurları Yasası'nın 13/1. maddesi gereğince kamu görevlisi hakkında adli yargı yerinde dava açılamayacağından kast ve kusur aranmaksızın husumet nedeni ile davanın reddine karar verilmesi gerekir.Yerel mahkemece açıklanan yasal düzenleme gözetilerek, davalı hakkındaki asıl davanın husumet nedeniyle reddedilmesi gerekirken, işin esasının incelenmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.2-Birleşen dosya davacısı T. C.. Ö..'ün temyizine gelince;Dava dilekçesi içeriği ve davacı vekilinin Yargıtay duruşmasındaki açıklamalarına göre, davacı T. C.. Ö. yönünden açılan davanın 08/11/2006 tarihli tutanakla ilgili hakaret ve tehdit nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkin bulunduğu anlaşılmaktadır.Yine dosya kapsamından; davalı hakkında 08/11/2006 tarihinde işlendiği iddia olunan hakaret ve tehdit suçlarından Konya 2. Sulh Ceza Mahkemesi'nin 2008/401 Esas sayılı dosyası ile kamu davası açıldığı ve davanın derdest bulunduğu anlaşılmaktadır.818 sayılı BK 53. ve 6098 sayılı TBK 74. maddesi uyarınca hukuk hakimi, ceza mahkemesinin beraat kararı ile bağlı değil ise de hem ilmi, hem de kökleşmiş yargı kararlarında ceza mahkemesince belirlenen maddi olgunun hukuk hakimini bağlayacağı kabul olunmaktadır. Birleşen dava konusu olayın özelliği nedeniyle davalı hakkındaki ceza soruşturmasının sonucu beklenmeli ve ondan sonra tüm kanıtlar birlikte değerlendirilerek varılacak sonuca uygun bir karar verilmelidir.Yerel mahkemece açıklanan yönler gözetilmeyerek, yerinde olmayan gerekçeyle birleşen dava ile ilgili yazılı biçimde karar verilmiş olması, usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bu nedenle de bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda (1) no'lu bentte gösterilen nedenlerle davacı C.. Ö.. yararına, (2) no'lu bentte gösterilen nedenle birleşen dosya davacısı Tunç C.. Ö.. yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve davacılar yararına takdir olunan 1.100,00 TL duruşma avukatlık ücretinin davalıya yükletilmesine peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 16/12/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.