Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 17027 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 1140 - Esas Yıl 2014
MAHKEMESİ : Kayseri 4. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 17/09/2013NUMARASI : 2012/561-2013/228Davacı A.. Y.. vekili Avukat E. B. tarafından, davalı A.. T.. aleyhine 01/10/2012 gününde verilen dilekçe ile araç mülkiyetinin tespiti istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne dair verilen 17/09/2013 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.Dava, sahte belgelerle noter satışı yapılan araçın mülkiyetinin tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm; davalı tarafından temyiz edilmiştir.Davacı, ... plakalı aracın maliki olduğunu, aracını rent a car sahibi İ. K.ya 16/02/2012 tarihinde kiraya verdiğini, 16/06/2012 tarihinde S. A. isimli şahsa kiralanarak teslim edildiğini, kiralayan şahsın kimlik bilgilerinin sahte olduğunu, yine kendi adına düzenlenen sahte vekaletname ile aracın davalı A.. T..'e satıldığını, yapılan şikayet sonucunda araca emniyetçe el konularak kendisine teslim edildiğini, ancak aracın halen davalı adına kayıtlı olduğunu, aracın mülkiyetinin kendisine ait olduğunun tespitini istemiştir.Davalı ise, iyi niyetli olduğunu, aracın noter satışını alırken tramer sorgusunu yaptırdığını herhangi bir sorun çıkmadığını, noterde bedelini ödediğini davanın reddini savunmuştur.Mahkemece; davalının yolsuz tescil sonucu mülkiyeti devraldığı, davacıya ait aracın davalıya devrinin yasaya uygun olmadığı, araç satışında iyi niyetli üçüncü kişinin korunacağı yönünde bir düzenlemenin bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulü ile davaya konu aracın mülkiyetinin davacıya ait olduğunun tespitine karar verilmiştir.Türk Medeni Kanunu 988. maddesi; bir taşınırın emin sıfatıyla zilyedinden o şey üzerinde iyiniyetle mülkiyet veya sınırlı ayni hak edinen kimsenin edinimi, zilyedin bu tür tasarruflarda bulunma yetkisi olmasa bile korunur hükmünü öngörmektedir.Bir malın zilyedi, onu başkasına emanet etmiş olmayıp, çaldırma, gasp, unutma gibi bir sebeple elinden çıkarmış bulunuyorsa, 3. şahıs böyle bir malı iyiniyetle iktisap etmiş olsa dahi onun iktisabı geçerli değildir. Gerçekten Medeni Kanunun 902/1. maddesi bu hususta gayet açıktır. Yedinden sirkat olunan veya kendisi tarafından kaybedilen veya rızası olmaksızın diğer herhangi bir suretle elinden alınan bir menkulün zilyedi beş sene müddet zarfında istihkak davası ikame edebilir.Görülüyor ki kanun iyi niyetin korunması hususunda, emaneten bırakılan mallarla, sahibinin elinden rızası olmadan çıkan mallar hususunda bir ayırım yapmıştır. Bu ayırım şu düşünceye dayanmaktadır; malı başkasına emaneten bırakan kimse az çok risk altına girmiş ve emaneten verdiği şeyin alan tarafından başkasına geçirilmesi tehlikesini göze almış sayılabilir. Oysa bir malı rızası olmadan elinden çıkaran kimsenin böyle bir riske önceden katlandığı söylenemez. Böyle olunca, bir malı iyiniyetle iktisap eden 3. şahsın menfaati, malı emaneten veren kimsenin menfaatine tercih edilmekte, rızası olmadan malını elinden çıkaran kimsenin menfaatine ise feda edilmemektedir. Sahibinin elinden rızası olmadan çıkan bir şeyi, iyiniyetli 3. şahıs bir açık artırmadan, pazardan veya bu gibi eşyayı satan bir kimseden iktisap ederse asıl mal sahibinin gerek bu şahıs, gerekse daha sonraki müktesipler aleyhinde açacağı iade davasını kazanabilmesi şöyle bir şarta bağlanmıştır; Böyle hallerde, iyiniyetli 3. şahsın bu malı iktisap etmesi için verdiği bedel, iadeyi isteyen davacı, yani asıl mal sahibi tarafından ona iade edilmelidir. Eğer bu şart yerine getirilmezse, hakim, asıl mal sahibinin açacağı iade davasını kabul edemez. Hukuk Genel Kurulunun 25/09/2002 tarih, 2002/4-608 Esas, 2002/643 Karar sayılı ilamında da aynı hususlara değinildiği görülmektedir.Somut olayda, davacının aracını rızası ile kiralama şirketine bıraktığı, aracın sahte belgelerle davalıya satıldığı anlaşılmaktadır. Gerek Savcılık soruşturması gerek eldeki dava dosyasında sahtecilik işleminde davalının kendisini S. A. olarak tanıtan kişi ile birlikte davacıyı zarara uğratma maksadı ile hareket ettiğine dair bir delil ve kanaat verici emare bulunmamaktadır. O halde davalı iyi niyetli olarak kabul edilmeli ve iktisabı korunmalıdır.Mahkemece, açıklanan gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya uygun bulunmamış kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 11/12/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.