Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1693 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 470 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Davacı ... tarafından, davalı .... aleyhine 24/06/2010 gününde verilen dilekçe ile kişilik haklarının ihlaline dayalı manevi tazminat, yine karşı davada da aynı sebebe dayalı manevi tazminat istenmesi üzerine yapılan yargılama sonunda; Mahkemece asıl davanın kısmen kabulüne, karşı davanın reddine dair verilen 23/06/2011 günlü kararın Yargıtay’da duruşmalı olarak incelenmesi davalılar-karşı davacılar tarafından süresi içinde istenilmekle, daha önceden belirlenen 05/02/2013 duruşma günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı-karşı davacı vekili Avukat ... (kendisine asaleten diğer davalı-karşı davacı .... velayeten) ile karşı taraftan davacı-karşı davalı asil ... geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra taraflara duruşmanın bittiği bildirildi. Dosyanın görüşülmesine geçildi. Tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü.1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalılar-karşı davacıların karşı davaya yönelik temyiz itirazları reddedilmelidir.2-Davalılar-karşı davacıların asıl davaya yönelik temyiz itirazlarına gelince;Asıl dava haksız şikayete dayalı, karşı dava ise kişilik haklarının ihlaline dayalı manevi tazminat istemlerine ilişkindir. Mahkemece, asıl davanın kısmen kabulüne, karşı davanın ise reddine karar verilmiş; hüküm, davalılar-karşı davacılar tarafından temyiz edilmiştir.Şikayet hakkı, diğer bir deyimle hak arama özgürlüğü; Anayasa’nın 36. maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” şeklinde yer almıştır. Hak arama özgürlüğü bu şekilde güvence altına alınmış olup; kişiler, gerek yargı mercileri önünde gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendilerine zarar verenlere karşı haklarının korunmasını, yasal işlem yapılmasını ve cezalandırılmalarını isteme hak ve yetkilerine sahiptir.Anayasa’nın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasanın “Temel Haklar ve Hürriyetlerin Niteliği” başlığını taşıyan 12. maddesinde herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtildikten başka, 17. maddesinde de, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu da düzenleme altına alınmış bulunmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır. 25.maddesinde ise, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı açıklanmış, BK’nun 49. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlenmiştir.Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir. Şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikayet hakkının kullanılmasının uygun olduğu kabul edilmelidir. Aksi halde şikayetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı, kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır.Somut olayda, el yazısı ile eklemeler yapıldığı anlaşılan ve aslına ulaşılamayan belediyenin cevabi yazısı fotokopisinin 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2006/455 Esas sayılı dosyasına davacı-karşı davalı tarafından sunulduğu, bunun üzerine davalılar-karşı davacıların eklemeler içeren belge nedeniyle davacı-karşı davalı hakkında ayrı ayrı verdikleri şikayet dilekçeleri ile sahtecilik suçundan soruşturma yapılmasını istedikleri anlaşılmaktadır. Bu durumda, belge aslının bulunamaması da gözetildiğinde şikayet hakkının kullanılmasında yeterli emarenin varlığı kabul edilerek, asıl dava yönünden de davanın reddine karar verilmesi gerekirken, istemin kısmen kabulüne karar verilmiş olması doğru görülmemiş; bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ : Temyiz edilen kararın yukarıda (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle asıl dava yönünden BOZULMASINA, davalılar-karşı davacıların, karşı davaya yönelik temyiz itirazlarının ilk bentte gösterilen nedenlerle reddine ve temyiz eden davalı-karşı davacılar yararına takdir olunan 990,00 TL duruşma avukatlık ücretinin davacı-karşı davalıya yükletilmesine, peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 05/02/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.