MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiDavacılar ... vd. vekili Avukat ... tarafından, davalılar ... Gazetesi imtiyaz sahibi ... vd. aleyhine 04/11/2011 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 21/06/2012 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalılar ve davacılar vekilleri tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davacıların tüm, davalıların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.2-Davalıların diğer temyiz itirazına gelince; Dava, basın yolu ile kişilik haklarına saldırı nedeni ile manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.Davacılar, Yön Gazetesi'nin Ağustos 2011 tarihli nüshasının birinci sayfasında fotomontaj yoluyla yapılan ve yayınlanan resmin, kişilik haklarını ihlal ettiğini, belirterek manevi tazminat isteminde bulunmuşlardır.Davalılar ise, yayınlanan resmin basın hürriyeti içinde değerlendirilmesi gerektiğini, siyasi kişilerin eleştirilere de katlanması gerektiğini, davacının yaptığı siyasi açıklamalar sonrasında yapmış olduğu davranışların eletirildiğini, bunun mizahi bir şekilde yapıldığını, manevi tazminatın şartlarının oluşmadığını, davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece; davaya konu yayının, davacı ...'nun isteminin kişilik haklarını ihlal ettiği gerekçesiyle kısmen kabulüne, davacı ... Partisi'nin isteminin ise kişilik haklarına saldırıda bulunmadığı gerekçesiyle isteminin tümden reddine karar verilmiştir.Basın özgürlüğü, Anayasa'nın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasası'nın 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir.Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır.Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda,basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanunu'nun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.Yayının, 12 Haziran 2011 tarihinde yapılan genel seçimler sonrasında ortaya çıkan siyasi kriz ile ilgili olduğu, seçimlerden sonra davacılardan ...'nun, "Tutuklu vekiller tahliye oluncaya kadar yemin etmeyeceğiz" şeklinde açıklamada bulunduğu, iktidar partisi genel başkanı ve başbakanın ise "Tükürdüklerini yalayacaklar" şeklinde açıklama yaptığı, meclisin tatile girmesi üzerine tartışmaların yoğunlaştığı, ancak meclis açılışında tutuklu vekillerin tahliye olmamasına rağmen davacı ....'den milletvekili seçilenlerin yemin ettiği anlaşılmaktadır.Davaya konu resimde ise bu siyasi gelişmelerin fotomontaj yoluyla oluşturulan bir fotoğraf ile eleştirildiği, bu gelişmelerin bir dini bayram zamanına denk gelmesi nedeniyle, el öpme şeklindeki gelenek ile de ilişkilendirildiği görülmektedir.Davaya konu resmin basın ve ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, davacının ana muhalefet partisinin genel başkanı olup siyasi kişiliğinin bulunduğu, ağır siyasi eleştirilere katlanması gerektiği, yayının güncel siyasi durumun ağır eleştirisinden ibaret olup, bu hali ile hukuka uygunluk unsurlarını taşıdığı anlaşılmakla davacı ...'nun da isteminin tümden reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş ve bu nedenle hükmün bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda (2) sayılı bentte gösterilen nedenlerle davalılar yararına BOZULMASINA; davacıların tüm, davalıların öteki temyiz itirazlarının ilk bentteki nedenlerle reddine ve temyiz eden davalılardan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 31/10/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.