Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 16657 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 16779 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiDavacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... vdl aleyhine 09/01/2008 gününde verilen dilekçe ile maddi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 29/05/2012 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili ve davalılardan ... vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. 1-Dava, orman yangını nedeniyle uğranılan maddi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davacı ve davalı ... tarafından temyiz edilmiştir.Davacı, davalılardan ... Çevre Koruma Altyapı Tesislerini Yapma ve İşletme Birliği’ne (...) irtifakla verilen katı atık düzenli depolama tesisinde, davalılarca gerekli güvenlik tedbirlerinin alınmamış olması nedeniyle çıkan yangının, ormana sirayet etmesi neticesinde uğranılan zararın tazminini talep etmiştir.Davalılar, davanın reddedilmesi gerektiğini savunmuştur. Mahkeme, zararlı sonucun meydana gelmesinde yalnızca davalı şirketin kusuru olduğundan bahisle şirket yönünden davanın kabulüne, ... ve diğer davalılar yönünden reddine karar vermiştir.Davalı ..., 08/09/1997 gün, 97/993 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla kurulan bir mahalli idare birliğidir. Davalı birliğin amacı, birliği oluşturan belediyelerin yapmakla görevli oldukları, fakat maddi ve teknik imkânlarının yetersizliği nedeniyle tek başlarına yerine getiremedikleri, çöp toplama ve bertarafı, içme ve kullanma suyu temini, kentsel altyapı gibi bir kısım kamu hizmetlerini yapmaktır. Davalı birlik, 5272 sayılı yasa ile yürürlükten kaldırılan 1580 sayılı eski Belediye Kanunu uyarınca kurulmuştur. 11/06/2005 tarihinde yürürlüğe giren 5355 sayılı Mahalli İdare Birlikleri Kanunu hükümleri uyarınca da faaliyetini sürdürmeye devam etmektedir. Mahalli idare birlikleri, birlik tüzüklerinin kesinleşmesinden sonra, Bakanlar Kurulu’nun izni ile kurulur ve tüzel kişilik kazanır. Gerek 1580 sayılı eski Belediye Kanununun 138. maddesinde, gerekse 5355 sayılı Mahalli İdare Birlikleri Kanununun 3/b maddesinde; birliğin kamu tüzel kişisi olduğu açıkça düzenlenmiştir. Bu nedenle mahalli idare birlikleri kamu kurumu niteliğindedir. Davalı birliğin eylem ve işlemleri de kamu hizmeti kavramı çerçevesindedir. Davada ileri sürülüş ve olayın gerçekleşme biçimine göre, davanın anılan davalıya yöneltilmesinin nedeni de hizmet kusurudur. Kamu hizmetinin görülmesi sırasında ve hizmet kusurundan doğan zararların gideriminde idari yargı görevlidir. (2577 sayılı İYUY. m.2) Mahkemece, bu davalı yönünden, yargı yolu bakımından görevsizlik kararı verilmesi gerekirken bu yön üzerinde durulmadan işin esası incelenerek yazılı şekilde karar verilmiş olması bozmayı gerektirmiştir. 2- Kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken veya görevlerini yaparken kişilere zarar vermesi, ilgili kamu kurumunun hizmet kusurunu oluşturur. Bu durumda sorumlu, kamu görevlisinin emrinde çalışmakta olduğu kamu kurumu olup dava o kurum aleyhine açılmalıdır.( TC Anayasası 40/III, 129/V, 657 Sy. K.13, HGK 2011/4-592 E., 2012/25 K.) Bu konuda yasal düzenlemeler, emredici hükümler içermektedir. Diğer yandan Sorumluluk Hukukunun temel ilkeleri açısından bakıldığında da; bu şekilde düzenlemenin mevzuatta yer almış olması zarar görenin zararının karşılanması yönünde önemli bir teminattır.Davaya konu edilen olayda; ...’de birlik genel sekreteri olarak görev yapan davalı ...’ın, görevi sırasında ve görevinden dolayı davacıyı zarara uğrattığı ileri sürülmektedir. Anayasa’nın 129/5. maddesi gereğince; kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken kusurlu eylemleri nedeniyle oluşan zararlardan doğan tazminat davaları, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve yasada gösterilen koşullara uygun olarak, idare aleyhine açılabileceğine göre; bu davalıya husumet tevcih edilmesi doğru değildir. Mahkemece açıklanan yasal düzenlemeler gözetilerek, bu davalı hakkında davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçe ile işin esasına girilerek davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda (1 ve 2) nolu bentlerde açıklanan nedenle davalı yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre tarafların diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına ve temyiz eden davalıdan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 30/10/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.