Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 16650 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 763 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : Adana 1. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 02/10/2013NUMARASI : 2012/261-2013/631Davacılar H.. S.. vdl vekili Avukat S. Ö. tarafından, davalı S.. B.. aleyhine 21/09/2012 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 02/10/2013 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacılar vekili ile davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.Dava, haksız şikayet nedeniyle kişilik haklarına saldırıdan dolayı uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece istem kısmen kabul edilmiş; karar, davacılar ile davalı tarafından temyiz olunmuştur.Davacılar, davalının vefat eden kardeşleri F. B. 'in eşi olduğunu, davalının F. B.'in 31/05/2011 tarihinde vefatı üzerine kendilerini evlerindeki kasada bulunan 30.000 TL para ve bazı ziynet eşyalarını çalmakla suçladığını, haklarında hırsızlık suçundan kamu davası açıldığını, bu dava neticesinde beraatlerine karar verildiğini belirterek manevi tazminat isteminde bulunmuşlardır.Davalı, eşinin 31/05/2011 tarihinde hastanede vefat ettiğini, kendisinin bunun üzerine üzüntülü bir şekilde hastaneye gittiğini, burada kendisine sakinleştirici verildiğini, bunun da etkisiyle hastanede uyuyakaldığını, uyandığında ise; evdeki kasanın anahtarlarının üzerinde olmadığını farkettiğini, anahtarları sorduğunda gelini E. B.'in anahtarları H.. S..'un elinde gördüğünü söylediğini, H. H.'in de anahtarların S.. S.. da olduğunu söylediğini, oğlu evin içinde S.. S..' u araken, H.. S..'un anahtarları oğlu İ. B.' e uzattığını, kasayı kontrol ettiğinde bir kısım paraların eksik olduğunu, ziynet eşyalarının bulunduğu bölmenin de boş olduğunu farkettiğini, bunun üzerine şikayette bulunduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, davalının şikayet hakkını kötüye kullandığı ve davacıların kişilik haklarının zarar gördüğü gerekçesiyle istem kısmen kabul edilmiştir.Şikayet hakkı, diğer bir deyimle hak arama özgürlüğü; Anayasa’nın 36. maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” şeklinde yer almıştır. Hak arama özgürlüğü bu şekilde güvence altına alınmış olup; kişiler, gerek yargı mercileri önünde gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendilerine zarar verenlere karşı haklarının korunmasını, yasal işlem yapılmasını ve cezalandırılmalarını isteme hak ve yetkilerine sahiptir.Anayasa’nın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasanın “Temel Haklar ve Hürriyetlerin Niteliği” başlığını taşıyan 12. maddesinde herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtildikten başka, 17. maddesinde de, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu da düzenleme altına alınmış bulunmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır. 25. maddesinde ise, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı açıklanmış, BK’nun 49. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlenmiştir.Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir. Şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikayet hakkının kullanılmasının uygun olduğu kabul edilmelidir. Aksi halde şikayetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı, kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır.Somut olayda; eşinin vefat haberi üzerine hastaneye giden davalı burada kendisine verilen sakinleştiricinin etkisiyle uyuyakalmış, uyandığında ise; üzerinde taşıdığı ve değerli eşyalarının bulunduğu kasa anahtarlarının üzerinde bulunmadığını farketmiştir. Ceza dosyasında tanık olarak dinlenen E. B. anahtarları H.. S..'un elinde gördüğünü beyan etmiştir. Yine ceza dosyasında tanık olarak dinlenen H. T. ise; olay günü davacılardan N.. S.. ve İ. G. S.'un kasanın bulunduğu odada üzerlerini değiştirme bahanesiyle 3-5 dakika kaldığını ayrıca kasanın anhtarlarının H.. S.. tarafından davalının oğlu İ. B.'e verildiğini beyan etmiştir. Davaya konu olayın gelişim biçimi ile söz konusu tanık anlatımları göz önünde tutulduğunda, şikayet hakkının kullanılması bakımından yeterli emarenin varlığı benimsenmelidir. Yukarıda belirtilen ilke ve saptanan olgular ışığında, davalı yönünden hukuka uygunluk nedeninin gerçekleştiği kabul edilmeli ve dava tümden reddedilmelidir. Mahkemece, kısmen kabul kararı verilmesi doğru görülmemiş ve bu yön bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle davalı yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacıların tüm, davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına ve davalıdan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 04/12/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.