Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 16624 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 16303 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... vdl aleyhine 27/07/2011 gününde verilen dilekçe ile tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 26/06/2012 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. 1-Davalılardan ...'ne yönelik temyiz istemi yönünden: Dava, kamu görevlilerinin görevlerini yaparken, kusuru sonucu kişilere zarar vermesinden kaynaklanan ve zarar görenin kamu görevlileri ve idare aleyhine açtığı tazminat davasıdır. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir. Davalı ... bir kamu tüzel kişiliği olup; kural olarak, işlem ve eylemleri kamusal nitelik taşır. Somut olayda, davalı idarenin yasa ile kendisine verilmiş bulunan görevi yerine getirmediği ileri sürülmüştür. Görevin hiç veya gereği gibi yerine getirilmemesi hizmet kusuru niteliğindedir. İdare’nin hizmet kusurundan doğan zararlardan dolayı; İdari Yargılama Usulü Yasası’nın 2/1-b maddesi gereğince İdare’ye karşı idari yargı yerinde tam yargı davası açılması gerekir. Görev sorunu, açıkça veya hiç ileri sürülmese de kendiliğinden (re’sen) dikkate alınır. Bu davalı yönünden yargı yolu bakımından görevsizlik kararı verilmesi yerine husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya mutlak aykırılık oluşturmaktadır. Karar, açıklanan nedenle yerinde görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.2-Davalılardan ..., ... ve ...'e yönelik temyiz istemi yönünden; Kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken veya görevlerini yaparken kişilere zarar vermesi, ilgili kamu kurumunun hizmet kusurunu oluşturur. Bu durumda sorumlu, kamu görevlisinin emrinde çalışmakta olduğu kamu kurumu olup dava o kurum aleyhine açılmalıdır.( TC Anayasası 40/III, 129/V, 657 Sy. K.13, HGK 2011/4-592 E., 2012/25 K.) Bu konuda yasal düzenlemeler emredici hükümler içermektedir. Diğer yandan Sorumluluk Hukukunun temel ilkeleri açısından bakıldığında da bu şekilde düzenlemenin mevzuatta yer almış olması zarar görenin zararının karşılanması yönünde önemli bir teminattır.Davaya konu edilen somut olayda; davalılardan ...'ın dava konusu eylem tarihinde ...'nde görevli yıkım şefi, ...'in polis memuru ve ...'ın mahalle muhtarı olarak görev yaptıkları, 05/03/2010 tarihli davalılar tarafından tanzim edilen tutanak ile davacıya ait taşınmaz üzerinde bulunan evin yıkıldığı, davalıların kamu görevlerini ifa ettikleri sırada meydana gelen zararın kendilerinden tazmini istendiği anlaşılmaktadır.Şu durumda, yerel mahkemece kamu görevlisi olan davalılar hakkında, davanın husumet yönünden reddine karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan yazılı gerekçe ile işin esası incelenerek yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda (1 ve 2) nolu bentlerde gösterilen nedenlerle BOZULMASINA; bozma nedenine göre davacının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 30/10/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.