Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 16583 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 17891 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiDavacı ... vekili Avukat ... Yıldırım tarafından, davalı ... aleyhine 24/05/2011 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne dair verilen 07/02/2012 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili Avukat ...tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.Dava, basın yolu ile kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkindir. Yerel mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.Davacı,...Gazetesi'nin 15/04/2011 tarihli sayısının 10. sayfasında “General Balanlı Genç Harbiyelilerle” başlıklı ve "Balyoz iddianamesi ek klasörlerinde yer alan isimlerden Orgeneral ...'nın genç harbiyelilerle içki sofraları düzenlediği ortaya çıktı." alt başlığıyla devam eden davalı tarafından yazılan yazıda gerçek dışı ifadelere yer verilerek ve iftirada bulunularak kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunu belirterek manevi zararının tazminini talep etmiştir.Davalı, davaya karşı her hangi bir savunmada bulunmamıştır.Yerel mahkemece, dava konu yazı ile basın özgürlüğünün sınırlarının aşıldığı, gerçeklik kriterinin bulunmadığı, objektiflikten uzak bir yazı olması nedeniyle davacının kişilik haklarına ağır ve haksız saldırıda bulunulduğu gerekçesiyle açılan davanın kabulüne karar verilmiştir.Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasasının 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durumda halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir. Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanunu'nun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.Dava konusu Akit Gazetesi'nin 15/04/2011 tarihli sayısının 10. sayfasında “General Balanlı Genç Harbiyelilerle” başlıklı ve "Balyoz iddianamesi ek klasörlerinde yer alan isimlerden Orgeneral ...'nın genç harbiyelilerle içki sofraları düzenlediği ortaya çıktı." alt başlığıyla devam eden, davalı tarafından yazılan yazı bir bütün olarak incelendiğinde; bir kamu görevlisi olan davacının bir fotoğrafa dayanılarak eleştirildiği, yazılanların ifade özgürlüğü kapsamında kaldığı, kişilik haklarına saldırıda bulunulmadığı anlaşılmaktadır.Gerek Dairemizin, gerekse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin istikrar kazanmış uygulamalarında kamu görevlilerinin kendilerine yönelik sert ve ağır eleştirilere katlanması gerektiği kabul edilmiştir. Davacının orgeneral olarak görev yapması dikkate alındığında görevi ile ilgili eleştirilere katlanması gerekir.Yerel mahkemece açıklanan yönler gözetilerek, istemin tümden reddedilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçeyle davalının manevi tazminat ile sorumlu tutulması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 30/10/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.