Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 16193 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 17164 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiDavacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... aleyhine 07/10/2011 gününde verilen dilekçe ile basın yoluyla hakaret nedeni ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 08/05/2012 günlü kararın Yargıtay’ca duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili ve duruşmasız olarakta davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne ve miktar itibariyle duruşma isteminin reddine karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırıdan dolayı uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece istemin bir bölümü kabul edilmiş; karar, davacı ve davalı tarafından temyiz edilmiştir. Davacı, ... Gazetesinin 26.08.2011 günlü sayısında yayınlanan “Ülkeyi Temsil Ederken One Minute diyemeyen bu Federasyon Türkiye'ye Yakışmıyor” başlıklı davalıya ait köşe yazısında kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunu iddia ederek uğradığı manevi zararın ödetilmesi isteminde bulunmuştur. Davalı, dava konusu yazının güncel bir konu ile ilgili olduğunu, ...nun birbiri ardına yaptığı çelişkili açıklamalarının kamu oyunda tepki ile karşılandığını, kendisinin de konu hakkındaki görüşlerini kaleme aldığını, davacının isminin yazı içeriğinde geçmediğini, eleştiri sınırları içinde kaldığını, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.Mahkemece, davalının yazısında davacının ismini zikretmemesine karşılık, Türkiye Futbol Federasyonu başkanı olan davacının kast edildiğinin anlaşıldığını, yazı içeriğinde geçen “karaktersiz” kelimesi ile davacının kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu kanaatine varılarak istemin bir bölümünün ödetilmesine karar verilmiştir. Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasasının 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir. Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanununun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.Dava konusu yayına gelince, Türkiye Futbol Federasyonu başkanı olan davacının, kamu oyunun ilgisini yakından çeken ve güncel nitelikte bulunan Fenerbahçe Futbol takımına ceza verilip verilmeyeceğine yönelik birbiri ile çelişik açıklamaları davalı köşe yazarı tarafından eleştirilerek, kişisel değer yargıları ve görüşleri dile getirilmiştir. Bir yayında eleştiri sınırlarının aşılıp aşılmadığının değerlendirilmesi için yazının bütünü ele alınıp incelenmelidir. Dava konusu köşe yazısı güncel bir konu hakkında yazılmıştır. Davacının başkanı olduğu Futbol Federasyonu tarafından basına ardı ardına yapılan açıklamalardaki çelişkilerin konu edilmiş bulunmasına göre görünür gerçekliğe uygundur. Konunun muhatabı olan futbol kulübünün taraftar kitlesinin genişliği bakımından toplumsal ilgiye de haizdir. Davacının kamuya mal olmuş, ... sıfatından dolayı kendisine görevi ile ilgili eleştirilerde bulunulmuştur. Kamuya mal olmuş görevlere talip olunurken bu tür eleştirilere de açık olunması gereklidir. Şu durumda, dava konusu yazı bir bütün olarak ele alındığında demokratik toplum tarafından meşru sayılabilecek nitelikte ifade özgürlüğüne getirilmesi gereken bir sınırlama durumu söz konusu olmadığı, davacının kişilik haklarına bir saldırı bulunmadığı sonucuna varılarak istemin tümden reddi yerine kısmen kabulü doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir. SONUÇ:Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacının tüm, davalıların öteki temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve temyiz eden davalıdan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 10/10/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.