MAHKEMESİ : Ankara 5. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 01/11/2013NUMARASI : 2013/290-2013/543Davacı R.. E.. vekili Avukat A.. Ö.. tarafından, davalı M.. A.. aleyhine 27/05/2013 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 01/11/2013 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.Dava, kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.Davacı, davalının 19 Mayıs Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı kutlamaları esnasında yaptığı konuşmada şahsiyet haklarına saldırı mahiyetinde hakaret ve isnatlarda bulunduğunu, "… Ben hissetmiyorum, siz de hissetmiyorsunuz. Bizim devletimizden istediğimiz fazla bir şey değil. Biz özgürlük, barış, kardeşlik istiyoruz. Biz dostlarımızla, komşularımızla dost olarak yaşamak istiyoruz. Atatürk'ün söylediği gibi ‘Yurtta sulh cihanda sulh' istiyoruz. Komşularımızla kavga istemiyoruz. Biz bu ülkenin ufkunda şanlı bayrağımızdan başka ortak bayrak istemiyoruz. Biz ipleri Obama'nın elinde Başbakan istemiyoruz. Biz işi bitince tuvalete süpürülecek Başbakan da istemiyoruz. Biz adam gibi adam istiyoruz, adam gibi adam. Biz Kandil'den İmralı'dan yönetilen bir vatan da istemiyoruz. Çok mu istiyoruz. Biz aydınlarımıza, komutanlarımıza, gazetecilerimize, S..'ye, H..'a, Sincan'a özgürlük istiyoruz. Çok mu istiyoruz. İşte bunun gereğini yapacak olan bu meydanda toplanmış olan Antalya halkı, Kuvayi Milliyeci Türk vatandaşlarıdır. Ne mutlu Türküm diyene. Ne mutlu Antalyalılara, ne mutlu Türk bayrağı gölgesinde yaşamak isteyen her türlü Türk vatandaşına. Azim ve irademizi zorlamasınlar, 19 Mayıs 1919'da olduğu gibi bir 19 Mayıs daha gelir, gerekirse Antalya Limanı'ndan da Anadolu topraklarına çıkarız." demek suretiyle eleştiri sınırlarını aştığını beyan ederek manevi zararının tazminini istemiştir.Davalı, davacı Başbakanın kişiliğini hedef almadığını, eleştiri sınırları içerisinde kaldığını beyan ederek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.Mahkemece, "..."biz ipleri Obama'nın elinde başbakan istemiyoruz. Biz işi bitince tuvalete süpürülecek başbakan da istemiyoruz. Biz adam gibi adam istiyoruz. Adam gibi adam. Biz Kandil'den İmralı'dan yönetilen bir vatan da istemiyoruz. Çok mu istiyoruz? Biz aydınlarımıza, komutanlarımıza, gazetecilerimize Silivri'ye, Hasdal'a, Sincan'a özgürlük istiyoruz" şeklindeki sözleri ile eleştiri sınırlarının aşıldığı, belirtilen sözlerin davacının kişilik haklarına saldırı oluşturacak nitelikte olduğu, davada manevi tazminat koşullarının oluştuğu..." şeklindeki gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Gerek Dairemizin gerekse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin istikrar kazanmış uygulamalarında siyasetle uğraşan kişilerin kendilerine yönelik sert, ağır ve hatta incitici eleştirilere dahi katlanması gerektiği vurgulanmış ve bu durum demokratik toplum hayatının vazgeçilmez unsurlarından biri olarak kabul edilmiştir. (Örn: A.İ.H.M: 2.daire Tuşalp-Türkiye davası) A.İ.H.M'nin anılan davada belirttiği gibi A.İ.H.S'nin 10. maddesinin sadece zararsız ve ilgilenmeye değmez olarak görülen "bilgi" ve "fikirler"e değil; aynı zamanda, rahatsız eden, şaşırtan ve gücendirenlere de uygulanabileceği belirtilmiş ve bu ifadeler var olmadan "demokratik bir toplum"un sözkonusu olmayacağı ve bunların çoğulculuk, hoşgörü ve geniş fikirliliğin talepleri olduğu vurgulanmıştır.Davaya konu somut olayda; davalı Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı'yken 19/05/2013 tarihli konuşmasında, kendi bakış açısıyla Başbakanın icraatlarını sert biçimde eleştirmiştir. Davacı ve davalının her ikisinin de siyasi kişiliklerinin olduğu, açıklamaların toplumu ilgilendiren konulara ilişkin bulunması nedeni ile kamusal ilginin de bulunduğu, davacının hakkında yapılan bu sert eleştirilere katlanması gerektiği, konuşmanın tümünün eleştiri sınırları içinde kaldığı ve davacının kişilik haklarına saldırı teşkil etmediği anlaşılmaktadır.Mahkemece açıklanan olgular gözetilerek, istemin tümden reddine karar verilmesi gerekirken yerinde olmayan gerekçeyle yazılı biçimde karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Temyiz edilen kararın, yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 26/11/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.