MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiDavacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... aleyhine 08/02/2010 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 01/03/2011 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. Dava, haksız şikayet nedeniyle kişilik haklarına saldırıdan dolayı uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Yerel mahkemece istem zamanaşımı nedeniyle reddedilmiş; karar, davacı tarafından temyiz olunmuştur. Davacı vekili, davalı aleyhine icra takibi başlattıktan sonra davalının müvekkili hakkında “sahte belge tanzim etmek, ölümle tehdit ve resmi mercileri iğfal” suçlarını işlediğinden bahisle Cumhuriyet Savcılığına şikayet ettiğini, şikayet dilekçesinde, davalının kendi düzenleyip imza altına aldığı taahhütname belgesini, müvekkilinin düzenlediğini iddia ettiğini, yapılan soruşturma sonucu takipsizlik kararı verildiğini belirterek, kişilik haklarına saldırıdan dolayı manevi tazminat istemiştir.Davalı vekili, yasal süresi içinde zamanaşımı defi'ni ileri sürmüş, yasal bir hakkın kullanımına yönelik şikayetten dolayı davacının manevi zarara uğramasının mümkün olmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.Yerel mahkemece, öğrenme tarihinden 1 yıl, şikayet dilekçesine konu olayların üzerinden beş yıllık süre geçtiği ve davanın zamanaşımına uğradığı kabul edilmiştir. Borçlar Yasası'nın 60/2. maddesi gereğince zarara yol açan eylemin, aynı zamanda suç sayılan bir eylemden doğmuş olması durumunda olayda uygulanacak zamanaşımı süresi, o suçun bağlı olduğu (uzamış) ceza zamanaşımı süresidir. Dava konusu olay, olay gününde yürürlükte bulunan 765 sayılı Türk Ceza Yasası'nın 285. maddesinde tanımlanan iftira suçu niteliğinde olup uygulanacak ceza zamanaşımı süresi, aynı Yasası'nın 102/4. maddesi uyarınca 5 yıldır.Davalı Cumhuriyet Başsavcılığı'na 23.02.2005 günü şikayet dilekçesi verdiğine ve eldeki dava 08.02.2010 günü açıldığına göre 765 sayılı Türk Ceza Yasası'nın 102/4. maddesinde öngörülen 5 yıllık (uzamış) ceza zamanaşımı süresi geçmeden eldeki davanın açıldığı kabul edilmelidir.Yerel mahkemece açıklanan yönler gözetilerek, davalının zamanaşımı savunmasının reddiyle işin esası incelenip varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçeyle, yazılı biçimde karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 04/02/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.