Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 16021 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 16827 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... aleyhine 13/05/2008 gününde verilen dilekçe ile tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 17/07/2012 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.Dava, yayın yolu ile kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkin olup yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; karar, davalı vekilince temyiz edilmiştir.Davacı vekili, davalıya ait ...'de yapılan ... programında davacının yayında olduğu sırada programa bağlanan davalının müvekkilini küçük düşürücü sözler söyleyerek hakaret ettiğini, müvekkilinin kişilik haklarına saldırıda bulunduğunu belirterek, manevi tazminat talep etmiştir.Davalı vekili, davacıya hakaret edilmediğini, sadece eleştiri yapıldığını, bu nedenlerle haksız ve mesnetsiz açılan davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.Mahkemece, davalının beyanlarının ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesinin mümkün olmadığı, davacının kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği gerekçesiyle istemin kısmen kabulüne karar verilmi??tir.Dosya içeriğinden ... Televizyonu'nda 08/02/2008 tarihinde yayınlanan ... programında başörtüsü konusunun tartışıldığı, yayına katılan davacının başörtüsü konusundaki görüşlerini ifade ettiği, programın yapımcısı ve programa katılan diğer konuklarla konuyu tartıştığı, programa telefonla katılan davalının da görüşlerini ve değer yargılarını beyan ettiği ve bu beyanların eleştiri sınırı içerisinde kaldığı anlaşılmaktadır. Şu durumda, çatışan yararlar dengesinin davacı yararına bozulmadığı, davalı yönünden hukuka uygunluk nedenlerinin bulunduğu ve davacının kişilik haklarının saldırıya uğramadığı benimsenmelidir.Diğer yandan Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 266 ve devamı maddelerinde, çözümü hakim tarafından bilinmeyen özel ve teknik bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişiye başvurulacağı, hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olan hallerde bilirkişi dinlenemeyeceği belirtilmiştir. Somut olay, hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile çözümlenebilir niteliktedir. Mahkemenin HMK'nun 266. maddesinin emredici kuralına aykırı olarak bu konuda bilirkişiye başvurması da hatalı olmuştur.Mahkemece açıklanan yönler gözetilerek, istemin tümden reddedilmesi gerekirken, yerinde olmayan yazılı gerekçeyle, davalının tazminat ile sorumlu tutulmuş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA bozma nedenine göre davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 08/10/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.