Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1590 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 1069 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Davacılar ... vd. vekili Avukat ... tarafından, davalı ... vd. aleyhine 28/04/2010 ve 13/12/2010 gününde verilen dilekçeler ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 17/05/2011 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacılar ve davalılar .... ile ... vekilleri tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere göre davacıların, davalılar ... ve ...'ya yönelik temyiz itirazları reddedilmelidir.2-Davalılar .... AŞ. ve ...'nın temyiz itirazlarına gelince;Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırıdan dolayı uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Yerel mahkemece davalılar .... AŞ. adına yayın sahibi.... ve ...'dan ödetilmek üzere istemin bir bölümü kabul edilmiş; karar, gösterilen davalılar ile davacılar tarafından temyiz olunmuştur.Dava konusu haber,... Gazetesi'nin 29/07/2009 ve 30/07/2009 tarihlerinde yayınlanmış olan "..... Vurgunu, ... Vurgununa Çifte Soruşturma, Kaymakamla komutan bir oldu, ....'da vurgun yaptı" başlıklıkları ile okuyucuya sunulmuş olup, .... eski kaymakamının sit alanı olan hazine arazisini yaşlı bir kadına bedelsiz sattıktan 4 yıl sonra, yaşlı kadının sahibi olduğu araziyi kaymakamın eşi ile dönemin garnizon komutanı olan davacılar ... ve oğlu ...'na devretmesi okuyucuya aktarılmıştır.Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasasının 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir. Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanununun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.Davaya konu olayda; dönemin .... kaymakamının girişimleri ile mülkiyeti hazineye ait .... Köyü 733 parsel sayılı taşınmaz 21.7.2004 tarihinde ifraz edilerek 11 parça taşınmaza ayrılmış, ardından bu taşınmazlar ihale yapılmak sureti ile satışa çıkarılmıştır. İhalesi yapılan 1641 parsel sayılı taşınmaza en yüksek teklifi dönemin garnizon komutanı olan davacı ...'nun oğlu olan diğer davacı ... vererek taşınmazı 28.10.2004 tarihinde iktisap etmiş, 24.6.2008 tarihinde ise taşınmazın ½ hissesini kaymakamın eşi olan ....'ye satmıştır. İhalesi yapılan 1642 parsel sayılı diğer taşınmaza ise en yüksek teklifi vekili aracılığı ile .... isimli yaşlı bir kadın vermiş, bedel ödemeden ....'da bulunan taşınmazı ile trampa yapmak sureti ile taşınmazı 16.12.2004 tarihinde iktisap etmiş, 17.12.2004 tarihinde de taşınmazın tamamını davacı ...'na satmıştır. Bu iktisap ve satışlardan sonra 1641 ve 1642 parsel sayılı taşınmazlar 22.7.2008 tarihinde tevhit olarak 2043 parsel sayılı taşınmazı oluşturmuş, ardından 25.7.2008 tarihinde 4 parçaya ayrılan taşınmazdan 2044 parsel sayılı olanın ½ hisse payları ile ... ve ...., 2045 parsel sayılı olanın ...., 2046 parsel sayılı olanın ..., 2047 parsel sayılı olanın ½ hisse payları ile ... ve ... adlarına tapuda kayıtlı olduğu anlaşılmıştır. Dava konusu haberin gazetede yayınlanmasından sonra .... Müfettişliği tarafından kaymakam hakkında ön inceleme yapılmış, hazırlanan ön inceleme raporunda, yapılan ihalelerde mevzuata aykırılık ve çıkar elde etmeye yönelik bir girişim bulunmadığı, kaymakam eşi olan ....'ye taşınmazın ....'den değil, dostluk ilişkisi içerisinde bulundukları ...'ndan intikal etmesinden dolayı kaymakam hakkında soruşturma izni verilmesine gerek olmadığı mütalaa edilmiştir.Ne var ki; yapılan ihaleler yasal mevzuata uygun olsa bile, ihaleye çıkarılan taşınmazların hazineye ait olması, davacı ...'nun öğrenci olmasına karşın babasının garnizon komutanı olarak görev yaptığı ilçede ihalelere girmesi, ihaleyi kazanan şahıslardan ..... isimli kadının oldukça yaşlı olması, yaşlı olan bu kadının oturduğu yerden başka bir ilçede yapılan ihaleleri takip etmesinin olağan olmaması, vekil aracığı ile işlemlerini yürütmesi, vekili hakkında bir kısım suçlamaların bulunması, trampa yaptığı .....'daki taşınmazının sit alanında kaldığının iddia edilmesi, buna rağmen trampa yapmak sureti ile bedel ödemeden sahibi olduğu taşınmazı hemen ertesi gün davacı ...'na satması, keza aradan yaklaşık 4 yıl geçtikten sonra kaymakam eşinin davacı ...'dan hisse satın alması şüphe uyandırmış, mesleki konumları gereği daha özenli davranmaları gereken şahıslar oldukları için meselenin üzerine gidilmiş, dava konusu yayınlarda okuyucunun dikkatini çekmek amacı ile bir takım nitelendirmelerde bulunulmuştur. Gazetecilik tekniği gereği kullanılan dikkat çekici başlık ve üslup özle biçim arasındaki dengeyi bozar nitelikte bulunmamaktadır. Nitekim kaymakam hakkında yayında belirtilen hususlarda ön inceleme yapılmış, mahkemece dinlenen bazı tanıklar, yayındaki isnatları doğrular nitelikte beyanda bulunmuşlardır. Şu durumda, ihaleye çıkartılan taşınmazların satış süreci, ihaleye giren şahısların konumu, yapılan devirler düşünüldüğünde, dava konusu yayının yayınlandığı tarih itibari ile görünür gerçekliğe uygun olduğu, ayrıntı niteliğindeki bir takım beyanların gazetecilik tekniği gereği okuyucunun dikkatini çekmeye yönelik olduğu, görünür gerçekliği değiştirmediği, yayımlanmasında toplumsal ilgi bulunduğu, konu ile anlatım biçimi arasındaki düşünsel bağın kopartılmadığı, yayının tümü itibari ile hukuka aykırılığından söz edilemeyeceği sonucuna varılmaktadır. Yerel mahkemece açıklanan olgular gözetilerek, istemin tümden reddedilmesi gerekirken, yerinde olmayan yazılı gerekçe ile davalıların manevi tazminat ile sorumlu tutulmuş olmaları usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda (2) sayılı bentte gösterilen nedenle davalılar Bağımsız Gazeteciler Yayıncılık AŞ. ve ... yararına BOZULMASINA; bozma nedenine göre davacıların, bu davalılara yönelik temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, davacıların, davalılar ... ve ...'ya yönelik temyiz itirazlarının (1) sayılı bentte gösterilen nedenle reddine ve temyiz eden davalılardan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 04/02/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.