Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 15745 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 17136 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalılar ... vd. aleyhine 25/11/2010 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 29/06/2012 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırıdan dolayı uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Yerel mahkemece istemin kısmen kabulune karar verilmiş karar davalılar tarafından temyiz edilmiştir. Davacı, ... Büyükşehir Belediye Başkanı olduğunu, davalılardan ...'nın, ... Gazetesinin sahibi olduğunu, davalı ... 'ün davaya konu köşe yazılarının yazarı olduğunu, 27/09/2010, 28/09/2010 ve 01/10/2010 tarihli gazete yayınlarında kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunu ileri sürerek manevi tazminat isteminde bulunmuştur.Davalılar ise, ...'da düzenlenmeye başlanılan bira festivalinden yola çıkarak davacının yapmış olduğu işlerin eleştirildiğini, kişilik haklarına saldırı oluşturacak ifadelerin yazılarda bulunmadığını, davacının belediye başkanı olarak yetersizliğinin, halkın sesine kulak asmayışının eleştiri konusu yapıldığını, davacının siyasi bir kişilik ve belediye başkanı olarak ağır eleştirilere katlanması gerektiğini, basının toplumu bilgilendirme sorumluluğu bulunduğunu belirterek istemin reddedilmesi gerektiğini savunmuşlardır.Yerel mahkemece, 27/09/2010 ve 28/09/2010 tarihli köşe yazılarında eleştiri sınırının aşıldığı kabul edilerek istemin bir bölümünün kabulüne karar verilmiştir.Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasasının 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır.Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir. Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanunun'un 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.Davaya konu somut olayda; davacının ... Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu, davalıların basın sahibi ve eser sahibi olduğu, davacının siyasi kişiliğinin bulunduğu, basının toplumu bilgilendirme yükümlülüğü kapsamında, davalıların davacıyı yaptığı ya da yapmadığı hizmetlerden dolayı eleştirmesinin hayatın olağan akışına uygun olduğu, bu eleştirinin özellikle siyasi kişiliği bulunan davacı için sarsıcı, şok edici ve ağır olabileceği, yazıların bütününde kişilik haklarına saldırı oluşturacak bir ifadenin bulunmadığı, davaya konu yazıların davacı tarafından yapılan işlerle ilgili ağır eleştiriden ibaret olduğu görülmüştür.Yerel mahkemece açıklanan olgular gözetilerek, istemin tümden reddine karar verilmesi gerekirken yerinde olmayan gerekçeyle yazılı biçimde karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA; bozma nedenine göre öteki temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 03/10/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.