MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiDavacı ... tarafından, davalı ... aleyhine 20/07/2011 gününde verilen dilekçe ile haksız şikayet ve kullanılan ibareler nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 21/06/2012 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.Dava, haksız şikayet nedeniyle uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.Davacı, ... Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen bir soruşturma kapsamında bilirkişi olarak görevlendirildiğini, soruşturma konusu evraklardaki imzaların davalıya ait olduğu kanaatine vardığı için bu doğrultuda bir rapor düzenlediğini, davalının kendisi aleyhine gerçeğe aykırı bilirkişilik suçlaması ile suç duyurusunda bulunduğunu, hakkında kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verildiğini, haksız şikayet ve dilekçede kullanılan ifadeler nedeniyle kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunu ileri sürerek manevi tazminat talebinde bulunmuştur. Davalı, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; davalı taraf yasal şikayet hakkını kullandığını ifade etmiş ise de; şikayet dilekçesindeki ifadelerle davacının kişilik hakkına müdahale ettiği, uyduruk rapor kelimesi ve şüpheliler lehine hareket edildiği iddiasının manevi tazminatı gerektirdiği kabul edilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Şikayet hakkı, diğer bir deyimle hak arama özgürlüğü; Anayasa’nın 36. maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir”şeklinde yer almıştır. Hak arama özgürlüğü bu şekilde güvence altına alınmış olup; kişiler, gerek yargı mercileri önünde gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendilerine zarar verenlere karşı haklarının korunmasını, yasal işlem yapılmasını ve cezalandırılmalarını isteme hak ve yetkilerine sahiptir.Anayasanın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasanın “Temel Haklar ve Hürriyetlerin niteliği” başlığını taşıyan 12. maddesinde herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtildikten başka, 17. maddesinde de, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu da düzenleme altına alınmış bulunmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır. 25.maddesinde ise, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı açıklanmış, BK.nun 49. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlemiştir.Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir. Şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikayet hakkının kullanılmasının uygun olduğu kabul edilmelidir. Aksi halde şikayetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı, kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır.Somut olaya gelince; davacının hazırladığı raporda, davalının itiraza uğrayan 5 adet maaş bordrosundaki imzaların dosyada bulunan diğer bordrolordaki imzalar ile karşılaştırıldığı, daha sonra yaptırılan bilirkişi incelemesinde imzaların sahte olduğunun anlaşıldığı, sahte bordrolar nedeniyle davalının işverenleri hakkında özel belgede sahtecilik suçundan yapılan yargılama sonucunda cezalandırılmalarına karar verildiği anlaşılmaktadır. Davalı, şikayet dilekçesinde şüphelerini dile getirmiştir. Şu durumda, emare olduğu kabul edilerek, davalının şikayet hakkını hukuka uygun sınırlar içinde kullandığının kabulü gerekir.Mahkemece, şikayet için yeterli emare olması nedeniyle davalının yasal şikayet hakkını kullandığı sonucuna varılarak, istemin tümden reddine karar verilmesi gerekirken, şikayet hakkının hukuka uygun kullanılmadığı gerekçesiyle, davalının manevi tazminat ile sorumlu tutulmuş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 02/10/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.