Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 15532 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 12082 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiDavacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı .... vd. aleyhine 30/06/2010 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 05/02/2013 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi taraf vekillerince süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle uğranılan manevi zararın tazmini istemine ilişkindir. Mahkemece verilen ilk kararın bozulması üzerine, bozmaya uyularak istemin bir bölümü kabul edilmiş; karar taraflarca temyiz edilmiştir. Davacı, davalı ... tarafından kaleme alınan ve diğer davalı ... Gazetesinin 19/07/2009 günlü nüshasında yayınlanan "Devletin Demir Baş Bürokratı" başlıklı yazının ağır isnat ve suçlamalar içerdiğini, kullanılan kelimelerin ve gerçekle ilgisi olmayan olayların kişilik haklarına saldırı mahiyetinde olduğunu, davalı ... aleyhine aynı yazı nedeni ile kamu görevlisine hakaret suçundan ... Asliye Ceza Mahkemesinin 2009/1443 dosyası ile dava açıldığını ileri sürerek manevi tazminat talebinde bulunmuştur.Davalılar .... Asliye Ceza Mahkemesinin 2009/1443 sayısıyla açılan davanın bekletici mesele yapılmasını, yayının güncel ve görünürdeki gerçeğe uygun olduğunu belirterek davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece; bozmaya uyularak, ceza mahkemesince dava konusu yazı ile ilgili davalı ... hakkında verilen beraat kararının kesinleşmesi beklenmiş, ceza davasında beraat kararı verilmiş ise de, dava konusu yazıda davacının küçük düşürüldüğü ve zarar verme saikinin öne çıkarıldığı gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Basın özgürlüğü , Anayasa’nın 28. maddesinde ve 5187 sayılı Basın Yasası’nın 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemede basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin nedeni; toplumun sağlıklı, mutlu ve güven içinde yaşayabilmesi içindir. Bunun için de kişinin, dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması gerekmektedir. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma, yönlendirme yetki ve sorumluluğuna sahiptir. Bu nedenle basının yayın yaparken, yaptığı yayından dolayı hukuka aykırılık teşkil edecek olan eylemi, genel olaylardaki hukuka aykırı olan eylemden farklılıklar taşır. Yapılan yayının hukuka aykırılık veya uygunluğu bu farklılıklar gözetilerek belirlenmelidir. Bu nedenle basının ayrı bir konumu bulunmaktadır. Basının bu ayrıcalık taşıyan konumu ve özgürlüğü, tüm özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız değildir. Bundan dolayıdır ki, yayınlarında kişilik haklarına saygı göstermesi gerek Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümünde yer alan gerekse MK.nun 24 ve 25. maddelerinde ve özel yasalarda güvence altına alınmış bulunan bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerekecektir. Açıklanan bu yasal düzenlemelerden ve yargısal uygulamalardan da anlaşılacağı gibi, basının özgürlüğü ile kişilerin, kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda somut olaydaki olgular itibariyle koruma altına alınmış bulunan bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerekecektir. Bunun için temel ölçüt, kamu yararıdır. Yayın, salt toplumun yararı gözetilerek yapılmış olmalıdır. Toplumun çıkarı dışında hiçbir kişisel çıkar, gerçeklerin yanlış olarak sunulmasına neden olmamalıdır. Haber olduğu biçimi ile verilmeli ve kişisel katkı yer almamalıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basının bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, yayında kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini ve haber verilirken özle biçim arasındaki denge de korunmalıdır. Bu ilke ve kurallar gözetilmeden yapılan yayın hukuka aykırılığı oluşturur ve böylece kişilik hakları saldırıya uğramış olur. Anılan ilke ve kurallara uyulması durumunda ise, yayının Anayasa, Basın Yasası ve basının genel işlevi karşısında hukuka uygun olduğu, kişilik değerlerine saldırı teşkil etmediği kabul edilmelidir. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. Olay veya konu ile ilgili olan, görünen bilinen herşeyi araştırmalı, incelemeli ve olayları olduğu biçimi ile yayınlamalıdır. Bu işlevi ile gerek yazılı ve gerekse görsel basın, somut gerçeği değil, o anda belirlenen ve var olan ve orta düzeydeki kişilerce de yayının yapıldığı biçimi ile kabul edilen olguları yayınlamalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan, gerçek olmadığı anlaşılan olayların ve olguların yayınından basın sorumlu tutulmamalıdır. Dava konusu yazıda; davacının mesleki geçmişi anlatıldıktan sonra, ... sırasında F Tipi cezaevlerine geçiş sürecinde yaşanan olaylar ve ... suikastı sanığı ...'ın cezaevinde öldürülmesi olayı ile ... üyesi olarak görev yaptığı sırada Hakim ve Savcı Kararnameleri ile ilgili tutum ve davranışlarından bahsedilmektedir. Davalı yazar ... hakkında dava konusu yazı dolayısı ile hakaret suçundan açılan ceza davası beraat ile sonuçlanmıştır. Dava konusu yazıda eleştiri sınırlarının aşılmadığı, yazılanların ifade özgürlüğü kapsamında kaldığı, yazının davacıyı aşağılama ve küçültme kastıyla yazılmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda davacının kişilik haklarına yönelik bir saldırı söz konusu değildir. Mahkemece açıklanan olgular gözetilerek, istemin tümden reddi gerekirken, yerinde olmayan yazılı gerekçe ile davalıların manevi tazminat ile sorumlu tutulmuş olmaları usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenle davalılar yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre tarafların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına ve temyiz eden taraflardan peşin alınan harçların istekleri halinde geri verilmesine 02/10/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.