Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 15444 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 16449 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiDavacı ... vekili Avukat ... vd. tarafından, davalı .... aleyhine 19/01/2012 gününde verilen dilekçe ile tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne dair verilen 19/07/2012 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı ve davalı vekilleri tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.Dava, yayın yolu ile kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; karar, davacı ve davalı vekilleri tarafından temyiz olunmuştur.Davacı vekili, 26/12/2011 tarihinde ... gazetelerinde tam sayfa olarak ... tarafından "kınıyoruz" başlıklı ilan verildiğini ve ilanın içeriğinde müvekkilinin kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunu belirterek, manevi tazminat talep etmiştir.Davalı vekili; ... ile davacının antrenörlüğünü yaptığı ... arasında 23/12/2011 tarihinde oynanan basketbol maçı sırasında spor ve eğitim etiği ile bağdaşmayan olaylar yaşandığını, ilan metninde maç sırasında cereyan eden olayların sıralandığını, esas olarak maçı yöneten hakemlerin kararlarının eleştirildiğini, davacıya herhangi bir hakaret yöneltilmediğini, davacının maçı yöneten hakemlerin hocası olduğunu, ilanda gerçekte yaşanan olaylardan bahsedildiğini, davacıya hakaret edilmediğini, sadece eleştiri yapıldığını, bu nedenlerle haksız ve mesnetsiz açılan davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.Mahkemece, dava konusu ilanların davacının kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği gerekçesiyle istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir.Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasasının 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanununun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.Dava konusu ilanlarda “23/12/2011 tarihli ... basketbol maçında insan olma etiğiyle spor ahlakıyla ve eğitim etiğiyle hiç örtüşmeyen haksızlıklarla karşılaştık. ... Basketbol Antrönürü ...'ün Milli Basketbol Hakemi olması gerekçesiyle maçı yöneten hakemleri baskı altına alarak ... Antrenörünün sahaya alınmaması konusunda hakemleri yönlendirmiş olup, maçın yöneticisi gibi aldığı kararları hakemlere onaylatmıştır... Antrenörümüzün maç ortasında sahaya inmesine, yine ... beyin hakemler tarafından ikna edilmesiyle izin verilmiştir... ...'ün soyunma odasına saldırısı ile kendini korumaya çalışan öğrencilerimize şaşkınlık ve korku yaşatmıştır... ... Antrenörü ..., maç boyunca kendisinin Milli Hakem olması vasfını kullanarak, hakemleri etkilemeye çalışmış, baskı altına almış, maç sonucuna etkili olmuştur... 2. periyottan itibaren ...'ün hakemler üzerindeki etkisi nedeniyle, ... oyuncularına sürekli faul düdüğü çalınarak basketbol oynamaları engellenmiştir.... Bu çirkin olayı kınıyoruz." cümlelerine yer verilmiştir.Davaya konu ilanlar bir bütün olarak değerlendirildiğinde, 23/12/2011 tarihinde ... ve ... arasında oynanan basketbol maçının eleştirildiği anlaşılmaktadır. Şu durumda, çatışan yararlar dengesinin davacı yararına bozulmadığı, davalı yönünden hukuka uygunluk nedenlerinin bulunduğu ve davacının kişilik haklarının saldırıya uğramadığı benimsenmelidir. Mahkemece, istemin tümden reddedilmesi gerektiği gözetilmeyerek yerinde olmayan gerekçeyle, yazılı biçimde karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda açıklanan nedenlerle davalı yararına BOZULMASINA bozma nedenine göre tarafların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına ve temyiz eden davalıdan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 01/10/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.