Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 14817 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 15909 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiDavacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... vdl aleyhine 03/06/2011 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 22/06/2012 günlü kararın Yargıtay’ca duruşmalı olarak incelenmesi davalı ... vekili, duruşmasız olarak incelenmesi de davalılar ... ve ..... vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne ve miktar itibariyle duruşma isteminin reddine karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırıdan dolayı uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir Yerel mahkemece, davanın davalılardan ... yönünden husumet nedeniyle reddine, diğer davalılar ...ve.... yönünden ise kısmen kabulüne karar verilmiş; karar, davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasasının 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durumda halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir. Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanununun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur. Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan....yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır. Davaya konu yayında, 05/06/2010 tarihli.... sahifesinde; “....avukatı evinde asılı bulundu” başlığı altında .... öldürülmesiyle ilgili görülen davada müdahil avukat olarak görev yapan avukat .... evinde intihar ettiği, doğal gaz borusuna asılı cesedinin kız arkadaşı tarafından bulunduğu, .... yanında çalışan kendisi gibi avukat olan kız arkadaşı ile tartıştığı, kız arkadaşına "Anneme hesap vereceksin" yazılı telefon mesajı gönderdiği, kız arkadaşının telefonla aradığı, ulaşamayınca Hakan Karadağ'ın evine gittiği, üzerindeki anahtarla kapıyı açarak içeri girdiğinde.... asılı cesedi ile karşılaştığı, ....raporunda avukat....intihar ettiğinin açıklandığı, .... öldürülmesine ilşkin davanın 12. duruşmasında ... ile müdahil avukatlarından ... arasında tehdit tartışması yaşandığı yönünde haberlere yer verildiği anlaşılmakladır.Bu niteliği itibariyle davaya konu haberin; güncel ve kamuoyunun ilgisini çekecek nitelikte olduğu, olayın veriliş anındaki görünür gerçeğe uygun olduğu, kamuoyunun gündeminde bulunan davanın müdahil avukatlarından birisinin şüpheli ölümünün kamuoyuna duyurulmasında kamu yararının bulunduğu, özle biçim arasındaki dengenin bozulmadığı bu kapsamda yayının basın özgürlüğü kapsamında kaleme alındığı, davalılar yararına hukuka uygunluk nedeninin gerçekleştiği ve davacının kişilik haklarına saldırı bulunmadığı anlaşılmaktadır.Şu durumda, istemin tümden reddedilmesi gerekirken, yerinde olmayan yazılı gerekçe ile bir kısım davalıların manevi tazminat ile sorumlu tutulmuş olmaları usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenle davalılardan.... yararına BOZULMASINA; bozma nedenine göre manevi tazminat miktarına yönelik temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 24/09/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.