MAHKEMESİ : İstanbul 1. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 21/05/2013NUMARASI : 2012/213-2013/163Davacı İ.. B.. vekili Avukat tarafından, davalılar D.. A.. vdl. aleyhine 04/05/2012 gününde verilen dilekçe ile maddi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 21/05/2013 günlü kararın Yargıtay’ca duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili ve duruşmasız olarak incelenmesi de davalılar vekilleri tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne miktar itibariyle duruşma isteminin reddine karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davacının tüm temyiz itirazları reddedilmelidir.2-Davalıların temyiz itirazları yönünden;Dava, basın yolu ile kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkin olup yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; karar, davacı ve davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.Davacı vekili, Y.. Ş.. Gazetesinin 11/04/2012 günlü sayısında ve aynı tarihli gazetenin internet sitesinde "Darbeci Baro Siyaset Yapıyor" başlıklı habere yer verildiğini, haberde, baronun saygınlığının, kurumsal kimliğinin ve tüzel kişiliğinin rencide edildiğini, haberin başlığındaki "Darbeci Baro" nitelemesinin başlı başına baroyu küçük düşürücü olduğunu belirterek manevi tazminat istemli eldeki davayı açmıştır.Davalılar vekili, A.. A.. yönünden husumet itirazında bulunarak, dava konusu haberin basın meslek ilkelerine uygun bir şekilde yazıldığını, davacının kişilik haklarına herhangi bir saldırı olmadığını, haberin yorum ve haber verme sınırlarında olup, hukuka uygun olduğunu, haberde davacı İstanbul Barosu'nun bir takım siyasi davalarda taraf oluşunun dile getirildiğini, haberin çarpıcı bir dil kullanılarak, dikkat çekici bir başlık ile sunulduğunu, davacının kurumsal kimliğinin hedef alınmadığını, yalnızca davacı baro yönetiminin tavırlarının eleştirilmiş olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, dava konusu yazı içeriğinde, İstanbul Barosu ve baro başkanının kamuoyu tarafından da bilinen bazı davalardaki tutumu ile ilgili bilgi verildiği ve bu konuda dava dışı kişilerin eleştiri niteliğindeki görüşlerine yer verildiği, yazı içeriğinin basın özgürlüğü sınırları içinde kaldığı, ancak, "Darbeci Baro Siyaset Yapıyor" başlığı ile, İstanbul Barosu'nun darbeci olarak nitelendirildiği, kamu kurumu niteliğinde tüzel kişiliğe sahip İstanbul Barosu'nun "Darbeci Baro" olarak nitelendirilmesinin kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğu gerekçesiyle istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir.Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasasının 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanunu'nun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.Yerel mahkemece açıklanan olgular gözetilerek dava konusu yazı ile; İstanbul Barosu başkanının kamuoyunda “Balyoz davası” olarak bilinen davanın duruşma salonuna giriş şeklinin eleştirildiği, yazıda bu konuda başka hukukçuların eleştirel görüşlerine de yer verildiği, gazetecilik tekniği gereği kamuoyunun dikkatini çekecek çarpıcı başlığın kullanıldığı, başlıkta kullanılan "Darbeci Baro" tabirinin davacı baro yönetim kurulu başkanının darbe davasından yapılan yargılamada sergiledikleri davranışlar için kullanıldığının haber içeriğinden anlaşıldığı, haberin içeriği ile ilgili mesajın başlıkla birlikte verilmesinin basının vazgeçilmez gereklerinden olduğu, özle biçim arasındaki dengenin bozulmadığı, bu hali ile haberde hukuka aykırılık unsurunun bulunmadığı anlaşılmaktadır. Yerel mahkemece açıklanan yönler gözetilerek, istemin tümden reddedilmesi gerekirken, yerinde olmayan yazılı gerekçeyle istemin kısmen kabulü usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle temyiz eden davalılar yararına BOZULMASINA, davacının temyiz itirazlarının ise (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle reddine ve davalılardan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 04/11/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.