MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiDavacı ... vekili Avukat ....tarafından, davalı .... aleyhine 21/06/2010 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 07/07/2011 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Yerel mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalılar tarafından temyiz edilmiştir. Davacı, davalı şirket tarafından çıkarılan ...Gazetesi'nin 21.07.2009 ve 24/07/2009 tarihli sayılarında, diğer davalı tarafından kaleme alınan "....'a soru: O “direnişçi” bürokrat ... muydu?” ve “O “direnişçi” bürokrat ......Şimdi ne olacak?” başlıklı köşe yazılarıyla, kendisine yönelik ağır isnat ve suçlamalarda bulunulduğunu, yazılarda kullanılan ifadelerle şüpheli bir ortam yaratılarak kişiliğinin ve geçmişinin hedef alındığını, yayının kişilik haklarına saldırı oluşturduğunu ileri sürerek, davalıların manevi tazminatla sorumlu tutulmasını istemiştir. Davalılar, yazının basın özgürlüğü çerçevesinde, haber verme sınırları içerisinde kaldığını, görünen gerçekliğe uygun bulunduğunu belirterek, davanın reddedilmesi gerektiğini savunmuşlardır.Yerel mahkemece, davalılar tarafından doğruluğu kanıtlanamayan iddiaların dile getiriliş biçimi itibariyle, davacının cinayet işlemeyi teşvik eden, bu işi organize eden bir kişi olarak gösterilmesinin kişilik haklarına saldırı teşkil eder nitelikte olduğu kabul edilerek, istemin bir bölümü kabul edilmiştir.Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasasının 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir. ...Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanununun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.Kamuoyunda sabancı suikastı olarak bilinen cinayetin faili .... Ceza ve Tutukevinde röportaj yapmak için...., bu görüşmeyi dönemin .... olan davacının engellediğini belirtmesi üzerine, ilk kez o zaman bu olayla gündeme gelen davacının, bu kez .... tarafından yapılan 2009 yılı yaz kararnamesi görüşmeleri sırasında, .... tarafından hazırlanan taslak dışında, özel yetkili Hakim ve Savcıların görev yerlerinin değiştirilmesi istemine yönelik farklı bir kararname teklifi sunması ile yeniden gündeme geldiği, dava konusu yazı içerikleri incelendiğinde ise; davacının, .... olduğu dönemde yaşanan olaylar ile davacının kamuoyuna yansıyan son dönemdeki eylemleri, özellikle;.... cinayetinden sorumlu oldukları belirlenen kişilerin basına yansıyan açıklamaları, ... Ceza Mahkemesi'nde görülen ve kamuoyunun bilgisi dahilinde sürekli tartışılan dava dosyasına sanık ....tarafından gönderilen mektup ve sonrasında bu dava kapsamında ifade veren ....iddiaları ile tekrar gündeme gelen ...cinayetiyle ilgili davacının genel müdürlük yaptığı dönemdeki bir takım uygulamalarının eleştiri sınırları aşılmadan gündeme getirildiği anlaşılmaktadır. Şu durumda, yazı güncel bir konuya ilişkin olup görünür gerçeğe uygundur. Konunun kamuoyuna yansıyış biçimi göz önünde tutulduğunda, düşünsel bağlılığın korunduğu da kabul edilmelidir. Açıklanan nedenler karşısında, çatışan yararlar dengesinin davacı aleyhine bozulmadığı ve davalılar yönünden de hukuka uygunluk nedeninin gerçekleştiği benimsenmelidir. Yerel mahkemece açıklanan yönler gözetilerek, istemin tümden reddedilmesi gerekirken, yerinde olmayan yazılı gerekçeyle, davalıların manevi tazminat ile sorumlu tutulmuş olmaları usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 16/09/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.