MAHKEMESİ : Ankara 21. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 05/07/2011NUMARASI : 2011/99-2011/216Davacı İ.. C.. vekili Avukat M. G. tarafından, davalı Diyalog Gazetecilik San. ve Tic. Ltd. Şti. aleyhine 04/03/2011 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 05/07/2011 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.Dava, basın yolu ile kişilik haklarına saldırı nedeni ile manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.Davacı, Erzincan Cumhuriyet Başsavcılığı görevini yürütürken davalı gazetede yaptığı soruşturmalar nedeniyle haberler yapıldığını, 05/03/2010 tarihinde gazetenin ilk sayfasında "O dinlemeler hukuk dışı" ve 11. sayfada ise "Dinlemeye İBDA-C kılıfı uydurmuşlar" başlıkları altında yapılan yayının aynı zamanda suç olduğunu, gerçek olmadığını, güncel olmadığı gibi haber yapılmasında kamu yararı bulunmadığını, olayın açıklanış biçimi ile konu arasında düşünsel bağ bulunmadığını, davalıların sorumlu olduğu bu haberden zarar gördüğünü ileri sürerek tazminat talep etmiştir.Davalılar ise, haberin gerçek ve güncel olduğunu, haber yapılan konunun soruşturma konusu yapıldığını, bir çok televizyonda ve gazetede yer aldığını, davaya konu haberdeki olaylarla ilgili Erzurum Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı tarafından düzenlenen iddianamenin Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildiğini, bu iddianamede davacının da şüpheli olarak yer aldığını, haberde kamu yararı olduğunu, en azından görünür gerçeğe uygun olduğunu, manevi tazminatın şartlarının oluşmadığını, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece haber verme hürriyetinin dışına çıkıldığı, iddianame ile Davacı hakkında "silahlı terör örgütü üyesi olma, kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği, birden fazla kişiyle tehdit" suçlarından kamu davası açılmış ise de; dava konusu haberde, Davacı hakkındaki iddianamede yer almayan, Davacının daha önce C. Başsavcısı olarak bazı tarikat üyeleri hakkında yaptığı soruşturmadaki görevine ilişkin işlemlerin, yasal olmayan yöntemlerle yapıldığına dair ifadelerin haberin görünürdeki gerçeğe uygunluğunu sağlamayacağı, bilakis gerçek olmayan bu veriliş biçiminin, haberin verilişindeki amaçtan ayrıldığı, öz-biçim dengesini bozucu mahiyette olduğu, dolayısıyla Davacının kişilik haklarına saldırı oluşturduğu, davacının kişilik hakları ihlal edildiği gerekçesiyle istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir.Basın özgürlüğü, Anayasa'nın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasası'nın 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir. Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanunu'nun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.Somut olayda; davaya konu haber ve haberin içeriği ile ilgili idari ve adli soruşturmalar yapıldığı, davacı hakkında kamu davasının da açıldığı, haberin bu hali ile görünür gerçekliğe uygun olduğu, kamuoyu ilgisinin de bulunduğu, öz ile biçim dengesinin aşılmadığı, haberin bu hali ile hukuka uygunluk unsurlarını taşıdığı anlaşılmakla istemin tümden reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş ve bu nedenle hükmün bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 30/10/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.