Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 14204 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 11005 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiDavacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... aleyhine 28/09/2009 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne dair verilen 28/03/2013 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi taraflar vekillerince süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. 1-Asıl dava yönünden; dava, haksız şikâyet nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.Davacı, aynı zamanda kayınbiraderi olan davalı ile birbirine komşu fındık bahçeleri olduğunu, bu nedenle aralarında bazı anlaşmazlıklar bulunduğunu, davalının Cumhuriyet Savcılığına şikâyette bulunarak, hakkında tehdit, mala zarar verme ve hırsızlık suçlarından soruşturma yürütülmesine neden olduğunu, yapılan soruşturma neticesinde kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiğini belirterek manevi zararının ödetilmesini istemiştir. Davalı, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.Mahkeme, şikâyetin haksız olduğu gerekçesi ile istemin kısmen kabulüne karar vermiştir.Şikayet hakkı, diğer bir deyimle hak arama özgürlüğü; Anayasa’nın 36. maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” şeklinde yer almıştır. Hak arama özgürlüğü bu şekilde güvence altına alınmış olup; kişiler, gerek yargı mercileri önünde gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendilerine zarar verenlere karşı haklarının korunmasını, yasal işlem yapılmasını ve cezalandırılmalarını isteme hak ve yetkilerine sahiptir. Anayasa’nın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasanın “Temel Haklar ve Hürriyetlerin Niteliği” başlığını taşıyan 12. maddesinde herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtildikten başka, 17. maddesinde de, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu da düzenleme altına alınmış bulunmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır. 25. maddesinde ise, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı açıklanmış, BK’nun 49. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlenmiştir.Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikâyet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir. Şikâyeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa... varlığı yeterlidir. Bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikâyet hakkının kullanılmasının uygun olduğu kabul edilmelidir. Aksi halde şikâyetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı, kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır.Somut olayda; davacı hakkında takipsizlik kararı verilmesini müteakip yapılan şikâyet neticesinde, davalı hakkında iftira suçundan kamu davası açıldığı, davalının mahkûmiyetine ve verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır. CMK’nın 231/5. maddesi uyarınca; “Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukukî sonuç doğurmamasını ifade eder.” Bu nedenle açıklanması geri bırakılan mahkûmiyet hükmünün, BK’nın 53. maddesi anlamında hukuk hâkimi yönünden bağlayıcılığı yoktur. Şikayet hakkının kötüye kullanılıp kullanılmadığını hukuk hâkimi ceza dosyasındaki delilleri de değerlendirmek sureti ile kendisi takdir etmelidir.Ceza yargılaması sırasında dinlenen bazı tanıklar, davacının davalının üzerine kazma ile yürüdüğünü, hem davacının hem davalının arazisinden, davacıya ait odunların alındığını, traktör ile davalının arazisinden geçildiğini, traktörün römorkunun büyük olması nedeni ile ağaçlara zarar verilmiş olabileceğini beyan etmişlerdir. Şu halde; mahkemece, davalının, davacı hakkında şikâyetçi olmasında bir takım emareler bulunduğu anlaşılmakla, şikâyetin olağan kuşku üzerine somut emarelere dayandırılarak yapıldığı gerekçesi ile istemin tümden reddi gerekirken, şikâyetin haksız olduğundan bahisle istemin kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir. Kararın bu nedenle bozulması gerekir.2- Birleşen dava yönünden; dava, yasal savunma sınırlarını aşmak sureti ile kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.Davacı, davalı tarafından asıl dava dosyasına sunulan cevap dilekçesinin, gerçeğe aykırı ve kişilik haklarını ihlal eden ifadeler içerdiğini belirterek manevi tazminat isteminde bulunmuştur. Davalı, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.Mahkeme, ilgili ifadelerin savunma sınırlarını aştığının kabulü ile istemin kısmen kabulüne karar vermiştir.Cevap dilekçesi bütün halinde değerlendirildiğinde; davalının, neden davacı hakkında şikâyette bulunduğuna dair açıklamalar içerdiği, kullanılan ifadelerin hak arama özgürlüğü ve yasal savunma sınırları dâhilinde olduğu ve davacının kişilik haklarına saldırı mahiyeti bulunmadığı anlaşılmaktadır. Mahkemece bu husus gözetilerek istemin tümden reddi gerekirken, kısmen kabulüne karar verilmiş olması doğru değildir. Bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle asıl dava yönünden, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle birleşen dava yönünden, davalı yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre tarafların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına ve temyiz eden davalıdan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 12/09/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.