Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 14179 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 9694 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : Elmalı Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 29/03/2013NUMARASI : 2012/171-2013/453Davacı Ü.. Ö.. vekili Avukat Ü.U. tarafından, davalı F.. A.. aleyhine 25/05/2012 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 29/03/2013 günlü kararın Yargıtay’ca duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne. tebligat gideri verilmediğinden duruşma isteminin reddine karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.Dava, kişilik haklarına saldırı nedeniyle uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.Davacı, AKP ilçe başkanı olduğunu, siyasi çalışmalar kapsamında ABD Başkanı ile dönemin Başbakanı Bülent Ecevit'in yer aldığı resmi afiş olarak bastırıp sokaklara astırdığını, bu afişin ulusal basın ve yayın organlarında haber yapıldığını, üzerinde siyasi tartışmalar yapıldığını, ancak davalı tarafından hazırlanıp sunulan Türkiye Gündemi Programında davalının "Bu afiş tek kelime ile terbiyesizliktir. Bu afişi yapan hangi partiden olursa olsun terbiyesizdir. Ölmüş kişinin arkasından bunu yapmak imansızlıktır. Allahsızlıktır. İçinde insan sevgisi ve iman olan biri bunu yapmaz." şeklinde ifadeler kullanarak eleştiri sınırını aşarak kişilik haklarına saldırıda bulunduğunu belirterek davalının manevi tazminatla sorumlu tutulmasını istemiştir.Davalı, davacının da siyasi bir kişilik olarak eleştirilere katlanması gerektiğini, kaldı ki davacının hazırlatarak astığı afiş ile bu tartışmayı başlattığını, davacının kendisinin kusurlu olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.Yerel mahkemece, davalının basın yoluyla alenen hakarette bulunduğu, davacının kişilik haklarının saldırıya uğradığı kabul edilerek manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne karar verilmiştir.Davaya konu uyuşmazlığın taraflarından davacının, bir siyasi partinin ilçe başkanı, davalının ise ülkenin tanınan ve bilinen gazetecisi olduğu, davaya konu sözlerin davacı tarafından hazırlatılıp asılan afiş üzerinden başlayan tartışma ortamı içerisinde canlı yayında söylendiği anlaşılmaktadır.Siyasetçilere yönelik eleştirilerin izin verilen sınırlarının özel kişilere nazaran daha geniş olduğu tüm hukuk sistemlerinde yerleşmiş bir ilkedir. Bu ilkenin gerekçesi, siyasetçilerin, özel kişilerden farklı olarak, diğer siyasetçilerin, gazetecilerin ve halkın yakın denetimine açık olan, kamuoyuna mal olmuş kişiler haline gelmeyi bilerek tercih etmeleridir. Siyasetçiler bu nedenle basın ve gazeteciler tarafından getirilen eleştirilere daha geniş bir hoşgörü göstermek zorundadırlar.Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi; siyasetçilere hakaret alanında temel kriterlerini belirlediği davaların başında gelen Lingens v Avusturya kararında; Şansölye'nin siyasi uygulamalarının eleştirilmesi sırasında kullanılan "ahlakdışı, şerefsiz" seklindeki ifadelerin ifade özgürlüğü içinde değerlendirilmesi gerektiğini belirterek başvuran lehine karar vermiştir. Yine Oberschlick davasında bir gazeteci, Avusturya Özgürlük Partisi lideri Jörg Haider'i "gerik zekalı" olaralar tanımladığı için hakaret suçundan mahkum olmuş ancak gazetecinini başvurusu üzerine AİHM siyasetçilere yönelik kabul edilebilir eleştiri sınırlarının daha geniş olduğunu vurgulamış ve nihai kararda da bir bütün olarak ifadenin kullanıldığı bağlamın ve ortamın önemli olduğunu tespit etmiştir.Somut olayda tarafların kamusal konumları itibari ile siyasi eleştiri yapma ve eleştiriye katlanma yükümlülüğü daha fazla olan kişilerden olduğu ortadadır. Ayrıca davacı yaptığı sıra dışı siyasi çalışma ile ülke genelinde bir tartışmanın başlamasına neden olmuştur. Böyle bir ortamda davalının yaptığı eleştiri ağır da olsa davacının katlanma yükümlülüğü vardır. Davalının ifadeleri de özü itibariyle davacının ortaya koyduğu eyleme yöneliktir. Tarafların açıklanan kişisel durumları, siyasal ve kamuya mal olmuş bir tartışmanın bulunması dikkate alındığında davalının beyanları ifade hürriyeti kapsamındadır.Yerel mahkemece açıklanan yönler gözetilerek, istemin tümden reddedilmesi gerekirken, yerinde olmayan yazılı gerekçeyle, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA, bozma nedenini göre davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 30/10/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.