Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 14134 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 19066 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : Ankara 14. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 21/12/2011NUMARASI : 2011/83-2011/471Davacı İ.. C.. vekili Avukat M.G.tarafından, davalı D.Gazetecilik San. ve Tic. Ltd. Şti. aleyhine 16/02/2011 gününde verilen dilekçe ile basın yoluyla kişilik haklarına saldırıdan dolayı menevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 21/12/2011 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece istemin bir bölümü kabul edilmiş; karar, davalı tarafından temyiz edilmiştir.Davacı, davalı Şirket'e ait gazetenin 17/02/2010 günlü sayısında “Andıççı Savcıya Çeteden Gözaltı, Andıcın Fişekçisine Ergenekon Gözaltısı” başlıkları ile yayımlanan haberlerde kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunu ileri sürerek, davalının manevi tazminat ile sorumlu tutulmasını istemiştir.Davalı, haberde davacının kişilik haklarına herhangi bir saldırı söz konusu olmadığını, haberin güncel olup toplumsal ilgiye haiz olduğunu, istemin reddi gerektiğini savunmuştur.Mahkemece, dava konusu haberde davacı hakkında kesinleşmiş bir mahkeme kararı bulunmamasına karşın hakkındaki iddiaların gerçekmiş gibi anlatılarak kamu oyunda davacı aleyhinde kanaat uyandırılarak kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu kabul edilerek istemin bir bölümünün ödetilmesine karar verilmiştir.Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasasının 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanununun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.Dava konusu haber içeriğinde davacı hakkında yürütülen adli ve idari soruşturmaların anlatıldığı, gazetecilik tekniği gereği okuyucunun ilgisini artırmak için başlığın çarpıcı biçimde atıldığı, ancak içerik ile birlikte haberde özle biçim arasındaki dengenin bozulmadığı anlaşılmakla davacının kişilik haklarına saldırı bulunmadığı sonucuna varılmaktadır.Mahkemece açıklanan yönler gözetilerek, istemin tümden reddedilmesi gerekirken, yerinde olmayan yazılı gerekçeyle, davalının tazminat ile sorumlu tutulmuş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA; bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 30/10/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.