Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 14128 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 18974 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : Ankara 1. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 12/06/2013NUMARASI : 2005/494-2013/377Davacılar M.. F.. vdl vekili Avukat Z. M. S.tarafından, davalı R.. G.. aleyhine 30/12/2005 gününde verilen dilekçe ile haksız fiil nedeniyle maddi ve manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 12/06/2013 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.2-Diğer temyiz itirazına gelince; a)Dava, haksız eylem nedeni ile ölümden dolayı uğranılan maddi ve manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Yerel mahkemece istemin bir bölümü kabul edilmiş; karar, davalı tarafından temyiz olunmuştur.Davacılar, davalı ile tartışan murislerinin yumrukla darp edilmesi sonrasında kalp krizi geçirerek yaşamını yitirdiğini, davalının murislerinin ölümüne neden olmaktan dolayı yargılandığını ve mahkum olduğunu iddia ederek uğradıkları zararın ödetilmesi isteminde bulunmuşlardır.Davalı, davacılar murisine yönelik eyleminin müessir fiil niteliğinde olduğunu, meydana gelen sonuç ile eylemi arasında illiyet bağı bulunmadığını davanın reddi gerektiğini savunmuştur.Mahkemece, ceza yargılaması sırasında ölüm ile davalının eylemi arasında illiyet bağı bulunduğu yönünde verilen rapor ve bu raporun hükme esas alınarak mahkumiyet kararı verilmiş bulunması nazara alınarak hesaplanan maddi zarar ile manevi zararların ödetilmesine karar verilmiştir.Dosya arasında bulunan destek tazminatının hesaplanmasına ilişkin bilirkişi raporuna göre, davacılar M.. F.. ve Yasemin Fıstık'ın hesap tarihi itibari ile halen yüksek öğrenimlerine devam ediyor olmaları nedeni ile öğrenimlerinin biteceği kabul edilen 2011 yılı sonuna kadar murislerinin desteğinden yararlanacakları varsayılarak hesap yapıldığı görülmüştür.Destek tazminatının yasal dayanağı 6098 sayılı TBK 53. (818 sayılı BK. 45.) maddesi olup; destek kavramı, gerçekleşmiş veya gerçekleşmesi umulan bir bakım ilişkisini gösterir. Eylemli ve düzenli olarak bir kimsenin geçimini kısmen veya tamamen sağlayacak şekilde ona yardım eden veya olayların normal akışına göre eğer ölüm vuku bulmasaydı az çok yakın bir gelecekte de bu yardımı sağlayacak olan kişi destek sayılır. Birinci durumda fiili destek, ikinci durumda ise farazi destek kavramı söz konusudur.Somut olayda, maktülün çocukları M.. F.. ile Yasemin Fıstık, babalarının ölümünden dolayı destek tazminatı talebinde bulunmuşlardır. Medeni Kanuna göre çocuklar 18 yaşın ikmali ile ergin hale geleceklerdir. Ergin olana kadar çocuklara anne ve babanın bakım yükümlülüğü vardır. Ergin olan her bireyin kendi hayatını idame ettirmesi gerekmekte ise de yaşadığımız toplumdaki örf ve adetlere göre anne ve babanın çocuklarına ilk, orta ve yüksek öğrenimlerini bitirene kadar destek olacakları kabul edilmektedir. Ancak yüksek öğrenime geç başlanması veya bitirilememesi nedeni ile bitirilene kadar destek olacağı varsayılamaz. Çoğu durumda çalışma ve öğrenim hayatı birlikte devam ettirilmektedir. Bu nedenle anne ve babasının yüksek öğrenim görse dahi çocuğuna destek olacağı varsayılan yaşın ülkemizdeki okula başlama, ilk, orta ve yüksek öğrenimin bitmesi gereken azami 24 yaşın sonu olarak kabulü gerekmektedir. Şu durumda davacılar M.. F.. ve Yasemin Fıstık'ın 24 yaşlarının bitimine kadar destek tazminatı alacakları bulunduğu varsayılarak hesap yapılması gerekirken yanılgıya düşülerek davacılardan M.. F..'ın ikinci üniversitesinin, Yasemin Fıstık'ın de yüksek lisansının bitim tarihine kadar destek tazminatı hesaplanması doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.b-Dosya arasında bulunan İstanbul Adli Tıp Kurumu'nun 24/12/2004 günlü raporuna göre, olay anına kadar aktif yaşamını sürdüren kimseye olay anından kısa bir süre sonra kalp krizi tanısı konulması ve bu nedenle vefat etmiş olmasında kişinin olayın efor ve stresi ile kendinde bulunan kalp damar hastalığının akut hale gelmesi sonucu gelişen dolaşım ve solunum durması ile hayatını kaybettiği, davalının eylemi ile ölüm arasında illiyet bağı bulunduğunun bildirildiği görülmüştür.Haksız eylem tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu 43. maddesi gereğince hakim, tazminatın biçimini ve tutarını belirlerken, kusur yanında durumun özelliklerini de göz önünde tutmak zorundadır. Bu özel durumlara; zarar görenin bölüşük kusuru, zarar tutarının önceden saptanamaması, tarafların ekonomik ve sosyal durumları, hak ve adalet düşüncesi, olayın oluş biçimi, zarar görenin zararın artmaması için aldığı önlemler, zarar görende var olan bedensel bir rahatsızlığın zarara etkisi gibi olguların girdiği kabul edilmektedir. Mahkemece, davacılar desteğinin yaşamını yitirmesinde kendinde var olan bedensel rahatsızlığının olayın etkisi ile akut hale gelmesinin etkisi olduğu kabul edildiğine göre davacılar yararına hesaplanan maddi tazminat tutarlarından Borçlar Kanunu 43. maddesi uyarınca uygun tutarda bir hakkaniyet indirimi yapılmamış olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda (2/a-b) sayılı bentte gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, davalının öteki temyiz itirazlarının ilk bentte gösterilen nedenlerle reddine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 30/10/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.