Davacı Maliye Hâzinesi vekili tarafından, davalı Muhsin ve diğerleri aleyhine 04.10.2001 gününde verilen dilekçe ile rücuen tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davalılardan Muhsin, Türkan ve Neriman hakkındaki davanın reddine, diğer davalılar yönünden kısmen kabulüne dair verilen 16.05.2011 günlü kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.1- Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına, delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.2- Diğer temyiz itirazlarına gelince:Dava, davacı hâzinenin MK'nın 1007. (eski 917) maddesi uyarınca ödediği tazminatın ödemeye neden olan tapudaki işlemi gerçekleştiren görevliler ile bu işleme dayanak vekaletnameyi düzenleyen noter ve işlemin taraflarından rücuen tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece bozma üzerine yapılan yargılama sonunda davalı noter Muhsin ile tapu görevlileri Türkan ve Neriman hakkındaki davanın reddine, diğer davalılar hakkındaki davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; karar, davacı tarafından temyiz edilmiştir.Dosyadaki bilgi ve belgelerden dava dışı Souraya (Süreya) Maussa'ya ait 2753 parselin gerçek malikinin rızası dışında davalı noterin çalışanı tarafından sahte kimlik belgesi ile düzenlenen vekaletnameye dayalı olarak Kemal tarafından 23.09.1991 gününde davalı Hayrettin'e, onun da dört gün sonra dava dışı Hayrettin ile Nergis'e, davalı tapu memurlarının yaptıkları işlem sonucu satıldığı anlaşılmaktadır. Tapu malikinin taşınmazı en son alan kişilere karşı açtığı tapu iptali-tescil davasında en son satın alanların iyi niyetli oldukları gerekçesiyle reddedilmiştir. Tapu malikinin bu defa hazine aleyhine sahte vekaletnameye dayalı olarak taşınmazının satılması nedeniyle MK'nın 1007. maddesine göre açtığı dava sonunda istemin kabulüne karar verilmiş ve davacı anılan karar üzerine taşınmazın gerçek malikine ödeme yapmak durumunda kalmıştır.Mahkemenin önceki kararı, vekaletnameye dayanak sahte kimlik belgesinin iğfal kabiliyeti olup olmadığının incelenmesi gerektiğinden bahisle bozulmuş, mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sırasında vekaletname düzenlenirken dayanak olan kimlik belgesi istenmişse de anılan işleme dayanak kimlik fotokopisinin evraka eklenmediği, o tarihlerde bunun şart olmadığı bildirilmiştir. Dolayısıyla sahte kimlik belgesinin iğfal kabiliyeti yönünde bir inceleme yapılamamıştır.Noterlik Kanununun 1. maddesi uyarınca Noterlik bir kamu hizmeti olup noterler hukuki güvenliği sağlamak ve anlaşmazlıkları önlemek için işlemleri belgelendirir ve kanunlarla verilen başka görevleri yaparlar. Kamu hizmeti yapan noterlerin gerekli tüm dikkat ve özeni göstermeleri gerekir. Yine Noterlik Kanununun 162. maddesinde noterlerin kusursuz sorumluluğu düzenlenmiştir. Davalı noterin, davacının ödeme yapmasına neden olan tapudaki satış işlemi dayanağı vekaletnamenin düzenlenmesine esas teşkil eden kimlik belgesi örneğinin işlemin gerçekleştiği dönemde evraka eklenmesi zorunlu değilse de üzerine düşen gerekli özeni gösterdiğini kanıtlayan, onun kusursuz sorumluluğunu ortadan kaldırıcı bir delil de bulunmamaktadır. O halde davalı noterin olaydaki kusur oranı belirlenmeli, katkısı oranında sorumluluğuna karar verilmelidir. Mahkemenin bu yönü gözetmeden davalı Kemal'in ağır kusurunun davalı noterin sorumluluğu yönünden illiyet bağını kesecek nitelikte olduğu gerekçesiyle davalı noter hakkındaki istemin reddine dair verdiği karar usul ve yasaya aykırı olduğundan bozmayı gerektirmiştir.Sonuç: Temyiz olunan kararın yukarıda (2) nolu bentte gösterilen nedenle (BOZULMASINA); öteki itirazların ilk bentteki nedenlerle reddine 22.12.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.