Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 13933 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 10023 - Esas Yıl 2013
Davacı, Federal Almanya’nın E... kentinde kurulu E... G... firması ile istisna akdi yaparak, Federal Almanya S.... kentindeki sınai bir tesisin sökülüp Hindistan’ın H...kentine nakledilmesi konusunda sözleşme yaptığını, Federal Almanya devletine götürülecek işçiler için gerekli belgelerle birlikte Federal Almanya Cumhuriyeti İzmir Başkonsolosluğu’na vize başvurusunda bulunulduğunu ancak aradan 9 ay gibi uzun bir süre geçmesine rağmen vize başvurusuna olumlu ya da olumsuz cevap verilmediğini, Alman E... G... firmasının sözleşmeyi feshetmesi nedeniyle maddi ve manevi olarak zarara uğradığını belirterek uğradığı zararın Almanya Federal Cumhuriyeti devletinden tahsilini istemiştir.Davalı, yargılama sürecine katılmamış ve cevap vermemiştir. Yerel Mahkemece; istemin kısmen kabulüne dair verilen 30/03/2012 tarihli kararın, davalı tarafça temyiz edilmesi üzerine temyiz isteminin süre yönünden reddine dair verilen 02/05/2013 tarihli karar da davalı tarafça temyiz edilmiştir. Davacı vekili tarafından dosyaya sunulan 17/04/2013 havale tarihli dilekçe ekindeki “İstanbul 3. İcra Müdürlüğü’ne Dosya No: 2012/10411 E” ve “İstanbul 10.İcra Müdürlüğü’ne Dosya No: 2013/65 E” başlıklı dilekçe içeriğinden, 30/03/2012 tarihli yerel mahkeme kararının davalı tarafça tebliğe esas olacak şekilde öğrenildiği sonucunun çıkarılamayacağı, diğer yandan Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü’nün Hukuki Alanda Uluslararası Tebligat İşlemlerine dair 63/1 ve 63/3 no’lu genelgeleri uyarınca kararın davalıya usulüne uygun tebliğ edildiğine dair başkaca bilgi ve belgenin de bulunmadığı anlaşılmakla; 26/03/2013 havale tarihli temyiz dilekçesi süresinde kabul edilip yerel mahkemece verilen “temyiz isteminin süre yönünden reddine” dair 02/05/2013 tarihli kararın kaldırılmasına karar verildikten sonra yapılan incelemede;Uyuşmazlık; Almanya Devleti ile Türkiye devleti arasında imzalanan “Türk Firmaları İşçilerinin İstisna Akdi Çerçevesinde İstihdamına Dair Sözleşme” ye göre Almanya Cumhuriyeti İzmir Başkonsolosluğu’na yapılan vize başvurusuna Konsolosluğun olumlu ya da olumsuz cevap vermemesi biçimindeki işlem ve eylem nedeniyle Türkiye mahkemelerinde Almanya devletinin yargılanıp yargılanamayacağı, eylem ve işlemin egemenlik hakkının kullanımı kapsamında mı yoksa 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Kanununun (MÖHUK) 49. maddesine göre özel hukuk ilişkilerinden doğan hukuki uyuşmazlık kapsamında mı kaldığının belirlenmesi noktasında toplanmaktadır. Vize, aralarındaki politik anlaşmalara göre, bir ülkeden diğerine geçişte gösterilmesi gereken, ilgili ülkelerin Konsolosluklarınca kişinin pasaportuna ya da ona benzer bir başka belgeye yapıştırılan bir izin belgesidir.Vize işlemi, devletlerin egemenlik tasarrufu kapsamında yaptığı işlemlerden olup gerek uluslararası hukuk ve gerekse iç hukukumuzda bu konuda tereddüt bulunmamaktadır. Bu bağlamda vize başvurusunun reddine karar vermek ya da vize talebine olumlu ya da olumsuz cevap vermemek biçimindeki eylem ya da işlem egemenlik tasarrufu kapsamında değerlendirilmelidir. Almanya Devleti ile Türkiye Devleti arasında imzalanan “Türk Firmaları İşçilerinin İstisna Akdi Çerçevesinde İstihdamına Dair Sözleşme” halen yürürlükte olup her iki devlet yönünden kanun hükmündedir. (TC 1982 Anayasası madde 90) Her iki devlet arasında akdedilen bu sözleşmede istisna akdi çerçevesinde çalıştırılacak işçiler için verilecek vize ile ilgili bir takım düzenlemelerin yapılmış olması ve bu düzenlemeye aykırı hareket edilmiş olması davaya konu edilen uyuşmazlığın özel hukuk işlemi olarak değerlendirilmesine imkan tanımaz.Davacı ile davalı Almanya Devleti arasındaki ilişki, 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Kanununun (MÖHUK) 49. maddesine göre özel hukuk ilişkisi olmayıp yargı muafiyeti kapsamında kalan ve egemenlik tasarrufu bağlamında gerçekleştirilen vize işlemidir. Öte yandan, 6100 sayılı HMK’ nın “dava şartları” başlıklı 114/1-a maddesinde; “Türk Mahkemelerinin yargı hakkının bulunması” dava şartı olarak düzenlenmiştir. Buna göre hakim, yargılamanın her aşamasında kendiliğinden (re’sen) ve diğer hususlardan önce bu şartların var olup olmadığını değerlendirmelidir. Açıklanan gerekçelerle davalıya atfedilen eylemin egemenlik hakkına ilişkin olduğu gözetildiğinde davanın HMK 115/2 maddesine uygun şekilde usulden reddine karar verilmesi gerekirken davanın nitelendirilmesinde hata yapılarak yazılı şekilde kısmen kabulüne karar verilmiş olması doğru değildir. Bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Temyiz olunan 30/03/2012 tarihli yerel mahkeme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına ve temyiz eden davalı yararına takdir olunan 990,00 TL duruşma avukatlık ücretinin davacıya yükletilmesine, peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 10/09/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.