Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 13816 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 11046 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiDavacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalılar ... vdl. aleyhine 10/12/2012 gününde verilen dilekçe ile internet üzerinden yapılan yayının kaldırılmasının istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 22/02/2013 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı ... vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. Dava, internet aracılığıyla kişilik haklarının ihlaline dayalı yayın durdurma istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalılardan ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.Davacı, internet sitelerindeki yayınlar nedeniyle kişilik haklarının zarar gördüğünü belirterek, tedbir yoluyla yayınların içerikten kaldırılmasını istemiştir. Davalılar, haksız ve yersiz açılan tedbir istemli davanın reddini savunmuşlardır. Yerel mahkemece, içeriğin yayından kaldırılması hususunda Sulh Ceza Mahkemesi görevli olduğundan bahisle bu hususta karar verilmemiş, ancak genel hükümler uyarınca internet üzerinden yapılan yayınların önlenmesine karar verilmiştir. Uyuşmazlık, internet sitesinde kişilik haklarına saldırı teşkil eden yayının tedbir yoluyla önlenmesi veya içerikten çıkarılması isteminin, tek başına ya da tazminat istemiyle birlikte talep edilmesi halinde genel yetkili mahkemece değerlendirilip değerlendirilemeyeceği noktasında toplanmaktadır. 23/05/2007 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren “5651 sayılı İnternet ortamında yapılan yayınların düzenlenmesi ve bu yayınlar yoluyla işlenen suçlarla mücadele edilmesi hakkında Kanunun” 1. maddesinde; “içerik sağlayıcı, yer sağlayıcı, erişim sağlayıcı ve toplu kullanım sağlayıcıların yükümlülük ve sorumlulukları ile internet ortamında işlenen belirli suçlarla içerik, yer ve erişim sağlayıcıları üzerinden mücadeleye ilişkin esas ve usûllerin” düzenlendiği, Aynı yasanın 9. maddesinin 1. fıkrasında; “İçerik nedeniyle hakları ihlâl edildiğini iddia eden kişi, içerik sağlayıcısına, buna ulaşamaması halinde yer sağlayıcısına başvurarak kendisine ilişkin içeriğin yayından çıkarılmasını ve yayındaki kapsamından fazla olmamak üzere hazırladığı cevabı bir hafta süreyle internet ortamında yayımlanmasını isteyebilir. İçerik veya yer sağlayıcı kendisine ulaştığı tarihten itibaren iki gün içinde, talebi yerine... getirir. Bu süre zarfında talep yerine getirilmediği takdirde reddedilmiş sayılır.” dendiği, 2. fıkrasında ise; “Talebin reddedilmiş sayılması halinde, kişi on beş gün içinde yerleşim yeri sulh ceza mahkemesine başvurarak, içeriğin yayından çıkarılmasına ve yayındaki kapsamından fazla olmamak üzere hazırladığı cevabın bir hafta süreyle internet ortamında yayımlanmasına karar verilmesini isteyebilir. Sulh ceza hâkimi bu talebi üç gün içinde duruşma yapmaksızın karara bağlar. Sulh ceza hâkiminin kararına karşı Ceza Muhakemesi Kanunu hükümlerine göre itiraz yoluna gidilebilir.” şeklinde düzenlemeye yer verildiği anlaşılmaktadır. Öte yandan 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 24. maddesinde; “Hukuka aykırı olarak kişilik hakkına saldırılan kimse, hakimden, saldırıda bulunanlara karşı korunmasını isteyebileceği”, 25. maddesinde; “Davacı, hakimden saldırı tehlikesinin önlenmesini, sürmekte olan saldırıya son verilmesini, sona ermiş olsa bile etkileri devam eden saldırının hukuka aykırılığının tespitini isteyebileceği, davacı bunlarla birlikte, düzeltmenin veya kararın üçüncü kişilere bildirilmesi ya da yayımlanması isteminde de bulunabileceği” düzenlenmiştir. 5651 sayılı yasa, internet ortamındaki yayınlar nedeniyle kişilik haklarının saldırıya uğraması durumunda hangi usul ve esaslara göre mücadele edileceğini düzenlemekte olup bu yönüyle 4721 sayılı Medeni Kanuna göre özel yasa durumundadır. Özel yasada bir düzenlemenin varlığı halinde öncelikle uygulanacağı da hukukun genel kuralıdır. Kaldı ki özel yasa somut olaya ilişkin görev yönünden mahsus bir düzenleme de içermektedir. Şu halde, 5651 sayılı yasadaki özel düzenleme gözetildiğinde bu konuda görevli mahkemenin sulh ceza mahkemesi olduğu anlaşılmaktadır. Yerel mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, sonuçları itibariyle aynı mahiyette olan tedbir yoluyla yayının önlenmesi ve içerikten çıkarılması istemlerine farklı anlamlar yüklenerek yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir. Bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalı .... vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 09/09/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.