MAHKEMESİ : Kayseri 3. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 18/02/2013NUMARASI : 2011/392-2013/96Davacı M.. Ö.. vekili Avukat M.S. tarafından, davalı M. Ş. K. aleyhine 16/06/2011 gününde verilen dilekçe ile yayın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 18/02/2013 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. Dava, basın toplantısı ve TV programında kullanılan ifadeler nedeniyle kişilik haklarının ihlaline dayalı manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.Davacı, Kayseri Büyükşehir Belediye başkanı olduğunu, CHP Kayseri Milletvekili olan davalının 09/06/2009 tarihinde düzenlediği basın toplantısında ve aynı günün akşamı katıldığı Erciyes Televizyonu'ndaki "Seçim Özel Programı"nda kişilik haklarına tecavüz nitelikli, şeref ve haysiyetine yönelik tahkir ve tezyif edici isnat ve ithamlarda bulunduğunu belirterek manevi zararının tazminini istemiştir.Davalı; ana muhalefet partisi milletvekili olduğunu, bu nedenle tamamen siyasi kimliği ve göreviyle hareket ederek davaya konu açıklamalarının siyasi faaliyeti çerçevesinde yapıldığını ve siyasi kimliğinin izin verdiği eleştiri sınırları dışına çıkılmadığını, kamu görevinde bulunan veya talip olanların, normal vatandaşlara göre daha sert eleştirilere muhatap olması doğal karşılandığını ve sorumluluğa yol açmadığını beyan ederek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.Mahkemece, 09/06/2011 tarihli basın toplantısına ilişkin metinde davacının kişilik haklarına saldırı oluşturan herhangi bir beyanın bulunmadığı, ancak TV programında Kayseri Büyükşehir Belediyesi'nde gerçekleşen bir takım olayların sorumlusunun ve yolsuzluk yapanın davacının olduğu izlenimine ilişkin davalı beyanlarının kişilik haklarına saldırı mahiyetinde bulunduğu gerekçesiyle manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne karar verilmiştir.Uyuşmazlık, siyasi kişilik olan davalı milletvekilinin 09/06/2011 tarihli TV programındaki açıklamalarının ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilip değerlendirilmeyeceği noktasında toplanmaktadır.Tarafı olduğumuz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. maddesinde ifade özgürlüğü;"1. Herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak kamu makamlarının müdahalesi olmaksızın ve ulusal sınırlarla kısıtlanmaksızın, bir görüşe sahip olma, haber ve düşünceleri elde etme ve bunları ulaştırma özgürlüğünü de içerir. Bu madde Devletin radyo yayıncılığını, televizyon ve sinema işletmeciliğini izne bağlamasına engel değildir.2. Bu özgürlükleri kullanırken ödev ve sorumluluk içinde hareket edilmesi gerektiğinden, ulusal güvenlik, ülke bütünlüğü veya kamu güvenliği, suçun veya düzensizliğin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlakın korunması, başkalarının şeref ve haklarının korunması, gizli bilgilerin açığa vurulmasının önlenmesi, yargı organının otorite ve tarafsızlığının korunması amacıyla, demokratik bir toplumda gerekli bulunan ve hukukun öngördüğü formalitelere, şartlara, yasaklara ve yaptırımlara tabi tutulabilir." şeklinde tanımlanmıştır.Liegens v. AVUSTURYA, Feldek v. SLOVAKYA, Oberschlick v. AVUSTURYA davalarında siyasi kişiliklere yönelik kullanılan ifadeleri değerlendiren Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi;"Liegens v. AVUSTURYA"( Başvuru No: 9815/82 ) davasında; Eski başbakan ... ile seçimlerden birinci çıkan siyasi parti başkanı arasında bir takım olayların yaşandığı, basına yansıyan bir kısım açıklamaların bulunduğu ayrıca 2. Dünya Savaşı sırasında Rusya'daki Alman hattının ötesine geçerek sivilleri katlettiği iddia olunan ilk SS Tugayında görev yapmakla suçlanan liberal parti başkanı ... ile koalisyon kurulması tartışmalarının yaşandığı bir sırada, Gazeteci olan Liegens, Profil adlı Viyana Dergisinde yayımlanan iki ayrı yazısında; o tarihte federal hükümetin Başbakanına yönelik olarak 'En Adi Fırsatçılık(adi oportunism)', 'ahlakdışılık' ve 'şerefsizlik' biçiminde ifadeler kullanmıştır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi;“...Sözleşme’nin 10(1). fıkrasında güvence altına alınan ifade özgürlüğünün, demokratik toplumun ana temellerinden birini ve yine bu toplumun gelişmesi ve her bireyin kendini geliştirmesi için esaslı şartlarından birini oluşturduğunu hatırlatarak ifade özgürlüğünün, Sözleşme’nin 10(2). fıkrasının sınırları içinde, sadece lehte olan veya muhalif sayılmayan veya ilgilenmeye değmez görülen "haber" veya "fikirler" için değil, ama aynı zamanda muhalif olan, çarpıcı gelen veya rahatsız eden haberler veya fikirler için de uygulandığını, bunun, çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gerekleri olduğu, bunlar olmaksızın "demokratik toplum" olunamayacağını (bk. Handyside kararı, parag. 49). belirtmiştir.Bir siyasetçiye yönelik eleştirilerin kabul edilebilir sınırları, özel bir şahsa yönelik eleştiri sınırına göre daha geniştir. Bir siyasetçi, özel şahıstan farklı olarak, her sözünü ve eylemini bilerek ve kaçınılmaz bir biçimde, gazetecilerin ve halkın yakın denetimine açar; bu nedenle daha geniş bir hoşgörü göstermek zorundadır. Hiç kuşku yok ki, Sözleşme’nin 10(2). fıkrası, başkalarının, yani bütün bireylerin itibarının korunmasına imkan verir; bu koruma, siyasetçileri şahsi sıfatları dışında hareket ettikleri zaman da içine alır. Ancak bu gibi durumlarda söz konusu korumanın gerekleri, siyasi meseleleri açık biçimde tartışmanın yararıyla bağlantılı olarak tartılmalıdır.” gerekçesiyle kullanılan sözlerin ifade özgürlüğü kapsamında kaldığına karar vermiştir. "Feldek v. Slovakya" (Başvuru No: 29032/95) davasında; ....’in bakan olmasından hemen sonra hakkında Nazi ordusunda SS birliklerinin üyesi olduğu konusunda makaleler yayınlanmış,‘Faşist Geçmişli Bir Bakan Olmadan Daha Güzel Bir Slovakya Fotoğrafı’ başlıklı makale kaleme alınmıştır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, başvuranın açıklamalarının tartışılmasında kamu yararı bulunan siyasi bir konuyla ve Slovakya’nın tarihiyle ilgili olduğunu ve Slovakya’nın gelecekteki demokratik gelişimini etkileyebileceği, açıklamanın kaynak içermemekle birlikte daha önce basında yer alan bir takım gerçeklere dayandığı, özgür siyasi tartışmanın teşvik edilmesinin demokratik bir toplumun niteliği olduğunu belirleyip kendisini gerek basının gerek kamuoyunun yakın denetimine açmış olan politikacıların kendilerine karşı yapılan eleştirilerde diğer bireylere nazaran daha fazla hoşgörü göstermesi gerektiğini vurgulayarak sözkonusu makalenin ifade özgürlüğü kapsamında kaldığına karar vermiştir. "Oberschlick v. Avusturya"( Başvuru No:20834/92) davasında; Viyana'da yayınlanan Forum Dergisi'nin editörü ve aynı zamanda gazeteci olan Oberschlick, Avusturya Liberal Demokrat Parti Genel Sekreterinin seçim konuşmaları sırasında “göçmen ailelerine yapılan aile yardımının yarıya indirilmesi gerektiğini” savunması üzerine konuşmayı ayrımcılığı ve suça teşviki savunma şeklinde nitelendirmiş, ayrıca bu siyasal lideri, Nazi düşünceleri savunmakla suçlamış, başka kişilerle birlikte söz konusu siyasal lider hakkında koalisyon ortağı partinin genel sekreterine suç isnadında bulunarak bunu dergide yayınlamıştır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi; politikacının itibarının korunması ihtiyacının, siyasi konuların özgürce tartışılmasının sağlayacağı yararla dengelemek zorunda olduğuna işaret ederek, hoş görülebilir eleştiri sınırının bir politikacı söz konusu olduğunda, sade vatandaşa oranla daha geniş olduğunu, siyasetçilerin özellikle kamuya yaptıkları beyanları, şüpheli ve tartışmaya sebebiyet veren eleştiriler içerdiğinde daha geniş bir hoşgörü ortaya koymaları gerektiğini açıklayarak dergi yayınının ifade özgürlüğü kapsamında kaldığına karar vermiştir. Davaya konu olaya gelince; davacının başkanı olduğu Kayseri Büyükşehir Belediyesindeki yolsuzluk iddialarına ilişkin olarak aynı il ana muhalefet partisi milletvekili olan davalının 09/06/2011 tarinde katıldığı Erciyes TV'de yayınlanan "Seçim Özel Programı"nda" ....usulsüzlük ve yolsuzluklara ait, ayrıca M.. Ö..'nin Kcetaş yönetim kurulu başkanı olarak bulunduğu dönemlere ait......Sayın M.. Ö..ye sesleniyorum. Eğer kör değilse gözleri görüyorsa gitsin benzinliğin karşısında dursun, hemen 12 m. arkasında duran Beyaz Şehir Yapı Kooparatif'ine ait binaya baksın....Kayseri Büyükşehir Belediyesi ve diğer belediyelerle ilgili onlarca yolsuzluğu içeren çok geniş çaplı bir soruşturma.... Hükümet baskısı ile yargıyı siyasallaştırdılar, yine suyuna tirit...Art niyetli olarak sayın Savcı da beni bu Dosyada gösterebilmek adına Özhasekiyi gizliyor Şevki Kulkuloğlu'da bunu dedi diyor. E dedim de ne oldu ? İhale verildi mi? Ben bir yolsuzluk mu yaptım? ...Ne Mustafa Yalçın'ın ifadesi alınmış, ne M.. Ö..'nin, niye alınmamış? Beni de çağırıp ifademi alsalardı....M.. Ö.. devreye girerek aynen Hacı Ali Hamurcu dosyasında olduğu gibi takipsizlik kararı verdiler. ....M.. Ö.. benim karşıma gelsin, diğerleri benim karşıma gelsin, ... M.. Ö.. neden korkuyor. ...Çık karşıma kardeşim, ne bu korkun. ..ben senin hakkındaki sen de benim hakkımdakilerini şu Kayseri öğrensin yahu. ...Bu korkaklığın anlamı ne? Niye bu perdelerin arkasına saklanıyorsun... Özhaseki kaçmasa da benim karşıma o çıksa. Bunları bir başbaşa görüşsek. O da biliyor mu? Bilmiyor mu? Yoksa bilmeden mi belediyede bunlar yaşanıyor. Bunları Türk halkı görse...." şeklinde beyanlarda bulunduğu anlaşılmaktadır.Dava konusu beyanların bütünü, yayının yapıldığı zaman dilimi, konuşmayı yapan ve hakkında konuşulan kişinin etkili siyasi kişilikler olması ile yukarıda açıklanan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 10. maddesi ve bunun uygulamasına yönelik Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararları gözetildiğinde açıklamaların ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir. Şu halde, açıklanan nedenlerle davanın tümden reddine karar verilmesi gerekirken yazılı biçimde kısmen kabul kararı verilmiş olması doğru değildir. Bu nedenle karar bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ : Temyiz edilen kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 22/10/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.