Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 13555 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 2575 - Esas Yıl 2014
MAHKEMESİ : Ankara 9. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 12/11/2013NUMARASI : 2011/589-2013/539Davacılar Ö.İş Makineleri Mum. ve Tic. Ltd. Şti. vd vekili Avukat Ş.S. Ü. tarafından, davalı F. Mogul Corporation aleyhine 29/12/2011 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine yapılan yargılama sonunda; Mahkemece davanın reddine dair verilen 12/11/2013 günlü kararın Yargıtay’da duruşmalı olarak incelenmesi davacılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle, daha önceden belirlenen 21/10/2014 duruşma günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacılar vekili Avukat Ş. S. Ü.ile karşı taraftan davalı vekili Avukat Ş. A. geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra taraflara duruşmanın bittiği bildirildi. Dosyanın görüşülmesine geçildi. Tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü.Dava, haksız şikayet nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.Şikayet hakkı, diğer bir deyimle hak arama özgürlüğü; Anayasa’nın 36. maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir”şeklinde yer almıştır. Hak arama özgürlüğü bu şekilde güvence altına alınmış olup; kişiler, gerek yargı mercileri önünde gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendilerine zarar verenlere karşı haklarının korunmasını, yasal işlem yapılmasını ve cezalandırılmalarını isteme hak ve yetkilerine sahiptir.Anayasa’nın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasanın “Temel Haklar ve Hürriyetlerin niteliği” başlığını taşıyan 12. maddesinde herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtildikten başka, 17. maddesinde de, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu da düzenleme altına alınmış bulunmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır. 25. maddesinde ise, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı açıklanmış, BK’nun 49. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlemiştir.Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir. Şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikayet hakkının kullanılmasının uygun olduğu kabul edilmelidir. Aksi halde şikayetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı, kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır.Somut olayda; davalı şirket, davacıların orjinal ürünlerinin taklitini yaparak sattığını belirterek şikayetçi olmuş, davacıların işyerinde arama yapılarak numuneler alınmıştır. Yapılan bilirkişi incelemesinden sonra davalı şirket Ankara C.Başsavcılığı'na hitaben 23/11/2006 tarihli dilekçe ile bir kısım ürünlerin Türkiye'ye hiç ihraç edilmediğini belirtmiştir. İstanbul 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi'nde alınan bilirkişi raporundan da anlaşılacağı üzere davacının defter ve gümrük kayıtları, ordino nakliye, gümrük vergi makbuzları ile davacıların orjinal ürünler ithal ettiği anlaşılmaktıdır. Nitekim, anılan mahkemenin 28/05/2010 tarihli oturumunda davalı şirket vekili davacıların, şirketin Türkiye'de baş bayii olduğunu da kabul edilmiştir. Şu durumda, davalının şikayeti haklı gösteren emare bulunduğunu kanıtlayamaması nedeniyle şikayetin haksız olduğunun kabulü ile uygun bir miktar manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken davanın reddedilmesi doğru görülmemiş, bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ : Temyiz edilen kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA ve davacılar yararına takdir olunan 1.100,00 TL duruşma avukatlık ücretinin davalıya yükletilmesine, davacılardan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 21/10/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.