Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 13470 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 7971 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : Alanya 4. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 29/11/2013NUMARASI : 2012/48-2013/636Davacı K.. T.. vekili Avukat M.Ç. tarafından, davalılar S.. B.. vdl aleyhine 24/01/2012 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 29/11/2013 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.1-Davalı S.. B..'na yönelik temyiz itirazları yönünden;Dava, hatalı ameliyat sonucu oluşan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, istemin reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.Davacı, tedavi için gittiği hastanede yanlış bölgeden ameliyat edildiğini belirterek, uğradığı manevi zararın giderilmesi isteminde bulunmuştur.Davalılar, usul ve yasaya aykırı olan davanın reddi gerektiğini savunmuşlardır.Mahkemece, kısa kararda istemin reddine karar verilmiş, sonradan yazılan gerekçe kısmında İdare Mahkemesinin görevli olduğundan bahisle istemin reddine karar verildiği belirtilmiştir.Davaya konu zarar, kamu hizmeti niteliğindeki idari bir faaliyetin yürütülmesi sırasında meydana gelmiştir. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesine göre istem bir tam yargı davası niteliğindedir ve bu davalara bakma görevi idari yargı yerine aittir. 6100 sayılı HMK'nun 114. maddesinde de yargı yolu dava şartları arasında sayılmış olup dava şartlarının mevcudiyeti mahkemece yargılamanın her aşamasında kendiliğinden gözetilmelidir. Şu halde, mahkemece dava dilekçesinin yargı yolu bakımından reddedilmesi gerekirken, kısa kararda esastan inceleme yapıldığı izlenimini uyandıracak tarzda davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.2-Diğer davalılara yönelik temyiz itirazlarına gelince;Kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken veya görevlerini yaparken kişilere zarar vermesi, ilgili kamu kurumunun hizmet kusurunu oluşturur. Bu durumda sorumlu, kamu görevlisinin emrinde çalışmakta olduğu kamu kurumu olup dava o kurum aleyhine açılmalıdır.(T.C. Anayasası 40/III, 129/V, 657 Sy. K.13, HGK 2011/4-592 E., 2012/25 K.) Bu konuda yasal düzenlemeler emredici hükümler içermektedir. Diğer yandan Sorumluluk Hukukunun temel ilkeleri açısından bakıldığında da bu şekilde düzenlemenin mevzuatta yer almış olması zarar görenin zararının karşılanması yönünde önemli bir teminattır.Davaya konu edilen olayda, Devlet Hastanesinde doktor olan davalıların, davacıyı yanlış bölgeden ameliyat ettikleri ileri sürülmüştür. Kamu görevlilerinin görevleri kapsamında yetkisini kullanırken kusurlu eylemleri nedeniyle oluşan zarardan doğan tazminat davaları, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve yasada gösterilen koşullara uygun olarak, idare aleyhine açılabileceğine göre, somut olayda karşı yana husumet tevcih edilmesi doğru değildir. Şu halde, davanın husumet (taraf sıfatı) yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bu nedenle de bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda (1) ve (2) sayılı bentlerde gösterilen nedenlerle BOZULMASINA; bozma nedenine göre davacının diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 20/10/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.