Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 13453 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 18293 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : Ankara 16. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 11/12/2012NUMARASI : 2012/6-2012/522Davacı M.. T.. vekili Avukat Akın Balcı tarafından, davalılar D. Gezetecilik San. ve Tic. Ltd. Şti. vd. aleyhine 04/01/2012 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 11/12/2012 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı D. Gezetecilik San. ve Tic. Ltd. Şti. vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.Dava, basın ve internet yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, istemin davalı M.. K.. yönünden husumetten reddine, davalı D. Gazetecilik San. ve Tic. Ltd. Şti. yönünden kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı şirket tarafından temyiz edilmiştir.Davacı, Y. Gazetesinin 05/10/2011 tarihli nüshasının birinci sayfasında ve internette “Uydurma Suçla Doksan Gündür Hapisteler” başlığı altında yapılan ve gazete iç sayfasında devam eden haberlerde, kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu iddiasıyla manevi tazminat isteminde bulunmuştur.Davalılar, basın özgürlüğü sınırları içerisinde haber yapıldığını belirterek, usul ve yasaya aykırı olan davanın reddi gerektiğini savunmuşlardır. Mahkemece, dava konusu haberde kullanılan kimi ifadelerin davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğu benimsenerek, davalı şirket yönünden manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne karar verilmiştir.Basın özgürlüğü, Anayasa'nın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasası'nın 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir. Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanunu'nun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.Dava konusu haberde, kamuoyunda "Deniz Feneri Soruşturması" olarak bilinen dosyada bilirkişi olarak görev yapan şahsın yaptığı iddia olunan bir kısım usulsüzlüklerden bahsedilmiş, anılan dosyada Cumhuriyet Savcısı olarak görev yapan davacı hakkında doğrudan bir ithama yer verilmemiş, sadece davacının soruşturma dosyasında takındığı tavrın dosya şüphelilerini mağdur ettiği belirtilmiştir. Eleştiride bulunmak, basının Anayasal görevleri arasındadır. Davacının yaptığı iş gözetildiğinde, sert ve kırıcı da olsa bu ağır eleştirilere katlanması gerekir. Güncelliği de bulunan böyle bir olayın habere konu edilmesinde hukuka aykırılık yoktur. Yapılan değerlendirmeler sırasında kullanılan sözler de olayın gösterdiği özelliklere ve anlatılmak istenen amaca uygundur. Kaldı ki, Cumhuriyet Savcısı olarak görev yapan davacı ve dava dışı şahıslar hakkında haberde bahsi geçen hususlar, sonradan "Evrakta Sahtecilik ve Görevi Kötüye Kullanma" suçundan açılan ceza davasına da konu olmuştur.Şu halde, görünür gerçeğe uygun olup genel anlamda eleştiri sınırları içerisinde kalan dava konusu haberin hukuka uygun olduğu gözetilerek, istemin tümden reddedilmesi gerekirken, davalı şirketin manevi tazminatla sorumlu tutulmuş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 20/10/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.