MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 23. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 26/09/2013NUMARASI : 2013/368-2013/383Davacı İ.. Y.. vekili Avukat Hüseyin tarafından, davalı H.. Y.. aleyhine 30/04/2012 gününde verilen dilekçe ile maddi ve manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 26/09/2013 günlü kararın Yargıtay’ca duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne ve talep edilen toplam tutarın duruşma sınırı altında kalması nedeniyle duruşma isteminin reddine karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. Dava haksız şikayet nedeniyle maddi ve manevi tazminat davasıdır. Mahkemece, istemin kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.Davacı, davalı tarafından yapılan sahtecilik suçlaması nedeniyle hakkında dava açıldığını ve sonuçta beraat ettiğini, dava nedeniyle izin almak zorunda kaldığını, özel aracıyla gelip giderek masraf yaptığını ve manevi olarak zarar gördüğünü belirterek maddi ve manevi tazminata karar verilmesini istemiştir.Davalı davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, şikayete konu imza listesinin başına yazı yazılmasının suç oluşturmadığı, bu konunun davalı tarafından şikayet konusu yapılmasının haksız şikayet olduğu belirtilerek, manevi tazminat istemi yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Şikayet hakkı, diğer bir deyimle hak arama özgürlüğü; Anayasa’nın 36. maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” şeklinde yer almıştır. Hak arama özgürlüğü bu şekilde güvence altına alınmış olup; kişiler, gerek yargı mercileri önünde gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendilerine zarar verenlere karşı haklarının korunmasını, yasal işlem yapılmasını ve cezalandırılmalarını isteme hak ve yetkilerine sahiptir.Anayasa’nın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasa'nın “Temel Haklar ve Hürriyetlerin Niteliği” başlığını taşıyan 12. maddesinde herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtildikten başka, 17. maddesinde de, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu da düzenleme altına alınmış bulunmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır. 25. maddesinde ise, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı açıklanmış, olay tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı BK’nun 49. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlenmiştir.Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir. Şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikayet hakkının kullanılmasının uygun olduğu kabul edilmelidir. Aksi halde şikayetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı, kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır.Somut olayda; davacının Kara Kuvvetleri Komutanlığı Dikimevi'nde işçi olup aynı zamanda Harb-İş Sendikası üyesi olduğu, davalının da aynı iş yerinde sendika temsilcisi olduğu, davacı tarafından davalının sendika temsilcisi olmasını istemedikleri ve seçim yapılarak temsilci belirlenmesi talepleri için sendikanın basılı kağıdına imza toplandığı, kağıt üzerine ayrıca el yazısıyla “Dikimevinde Hatice Yazıcı'yı bayanlar olarak bayan temsilci istemiyoruz. Yönetimin dikkatine” ibaresinin yazıldığı hususunun sabit olduğu, davalı tarafından yapılan şikayetin konusunun da bu yazının imzalardan sonra davacı tarafından eklendiği yönünde olduğu anlaşılmaktadır. Söz konusu şikayet nedeniyle davacı hakkında sanık sıfatıyla Kartal 3. Asliye Ceza Mahkemesi'nde “özel evrakta sahtecilik” suçundan açılan kamu davası sonucunda delil yetersizliğinden sanığın beraatine karar verildiği anlaşılmıştır. Ceza mahkemesi dosyası içeriğinden şikayet için yeterli emare olması nedeniyle davalının yasal şikayet hakkını kullandığı anlaşıldığından, mahkemece maddi ve manevi tazminat isteminin tümden reddine karar verilmesi gerekirken, şikayet hakkını hukuka uygun kullanmadığı gerekçesiyle, davalının manevi tazminat ile sorumlu tutulmuş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalının diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 03/02/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.