MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiDavacı ... vdl. vekili Avukat ... tarafından, davalı ... ... aleyhine 25/06/2009 gününde verilen dilekçe ile haksız şikayet nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 08/02/2012 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacılar vekili ve davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davacılar ... ve ...'nun temyiz itirazları reddedilmelidir. 2-a) Davalının temyiz itirazlarına gelince; dava, haksız şikayet nedeniyle kişilik haklarının ihlaline dayalı manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.Davacılar dava dilekçesinde, eczacı olan ve kendilerine ait ecza deposu şirketi ile yıllardır ticareti olan davalının, herhangi bir delil ve emare olmaksızın kasıtlı olarak şirketin içinin boşaltıldığı, şirket alacaklarının ortakların özel hesaplarına aktarıldığı iddialarıyla şikayette bulunduğunu beyanla manevi zararlarının ödetilmesini istemiştir.Davalı, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, ceza mahkemesince verilen mahkumiyet kararında kesinleşen maddi vakıaların hukuk hakimi yönünden bağlayıcı olduğu, somut olayda davalının davacı ...'na karşı suç teşkil edecek biçimde hukuka aykırı davrandığının ceza mahkemesince tespit edildiği, bu hali ile davacı ...'nun davasında haklı olduğu gerekçesiyle davanın bu davacı yönünden kısmen kabulüne, diğer davacılar yönünden husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.Şikayet hakkı, diğer bir deyimle hak arama özgürlüğü; Anayasa’nın 36. maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” şeklinde yer almıştır. Hak arama özgürlüğü bu şekilde güvence altına alınmış olup; kişiler, gerek yargı mercileri önünde gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendilerine zarar verenlere karşı haklarının korunmasını, yasal işlem yapılmasını ve cezalandırılmalarını isteme hak ve yetkilerine sahiptir. Anayasa’nın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasanın “Temel Haklar ve Hürriyetlerin Niteliği” başlığını taşıyan 12. maddesinde herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtildikten başka, 17. maddesinde de, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu da düzenleme altına alınmış bulunmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır. 25.maddesinde ise, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı açıklanmış, BK’nun 49. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlenmiştir.Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir. Şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikayet hakkının kullanılmasının uygun olduğu kabul edilmelidir. Aksi halde şikayetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı, kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır.Davacı ... yönünden verilen hükme dayanak yapılan ... 24. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2009/983 esas sayılı dosyası üzerinden yapılan yargılama sonucunda verilen karar, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkindir. CMK’nın 231/5. maddesinde; “Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukukî sonuç doğurmamasını ifade eder.” biçiminde düzenleme mevcuttur. Bu nedenle açıklanması geri bırakılan mahkumiyet hükmünün, BK’nın 53. maddesi anlamında hukuk hâkimi yönünden bağlayıcılığı yoktur. Somut olayın oluşunu hukuk hâkimi kendisi takdir etmelidir. Dosyadaki bilgi ve belgeler incelendiğinde, eczacı olan davalının, davacıların ortağı olduğu ecza deposu şirketi aleyhine açtığı alacak davası kapsamında düzenlenen bilirkişi raporu ile 136.000 TL alacaklı olduğunun tespit edilmesi üzerine, bu alacağı temin için ihtiyati tedbir talep ettiği, talebin kabulünün ardından tedbir kararının infazı aşamasında davacıların ortağı olduğu şirketin herhangi bir taşınmaz veya aracına rastlanmadığı, davacıların da aşamalarda o dönemde piyasaya yüklü miktarda borçlandıklarını beyan ettikleri, davacı ...'na ait hesap dökümlerinden, adı geçen davacı lehine ilgili dönemde muhtelif tarihlerde çoğu yüksek meblağlı senet tahsilatları yapıldığı, bahse konu hesap dökümlerinin diğer adli soruşturma ve kovuşturmalar kapsamında incelenmediği anlaşılmaktadır.Yerel mahkemece, davalının, davacılar hakkında şikayetçi olmasında zayıf da olsa somut bir takım emareler bulunduğu anlaşılmakla, şikayetin olağan kuşku üzerine somut emarelere dayandırılarak yapıldığı gerekçesi ile istemin tümden reddi gerekirken, şikayetin haksız olduğundan bahisle istemin kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir. Kararın bu nedenle bozulması gerekir. b) Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 7/2 maddesi; "Davanın dinlenebilmesi için kanunlarda öngörülen ön şartın yerine getirilmemiş olması ve husumet nedeniyle davanın reddine karar verilmesinde, davanın görüldüğü mahkemeye göre Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde yazılı miktarları geçmemek üzere üçüncü kısımda yazılı avukatlık ücretine hükmolunur.” şeklinde düzenlenmiştir.Davacılar ... ve ... yönünden davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.Mahkemece davanın husumetten reddine karar verilmesine rağmen, tarife hükümleri ile belirlenen miktarda davalı lehine vekalet ücreti takdir edilmesi gerekirken, daha düşük miktarda vekalet ücreti takdir edilmesi doğru değildir. Karar bu nedenle de bozulmalıdır.SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda (2-a-b) sayılı bentlerde gösterilen nedenlerle davalı yararına BOZULMASINA; davacılar ...ve ...'nun temyiz itirazlarının ilk bentte gösterilen nedenlerle reddine, bozma nedenine göre davalının diğer, davacı ...'nun tüm temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 03/07/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.