MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiDavacı ... ve diğerleri vekilleri Avukat ... ve diğeri tarafından, davalı ... aleyhine 13/03/2013 gününde verilen dilekçe ile maddi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 27/11/2015 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili ve davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre tarafların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.2-Davacının diğer temyiz itirazlarına gelince; Dava, haksız eylem nedeni ile uğranılan maddi zararın giderilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, istemin kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davacı ve davalı tarafından temyiz edilmiştir.Davacı, davalı şirket tarafından Hidroelektrik Santrali Projesi kapsamında kamulaştırılan sahanın dışına çıkılarak, harfiyat ve maloz dökülmek suretiyle taşınmazlarına zarar verildiğini, taşınmazlarının toprak bütünlüğünün bozulduğunu ve ekonomik verimliliğinin azaldığını belirterek, eski hale getirme ve ürün kaybı bedelinin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.Davalı ise, davanın reddedilmesi gerektiğini savunmuştur.Mahkemece, davalı tarafından kamulaştırma sahası dışına çıkılarak davacının taşınmazına zarar verildiğinin kabulü ile dava tarihindeki taşınmazın yer bedelinin eski hale getirme masraflarından az olduğu gerekçesiyle taşınmazın belirlenen değerinin davalıdan tahsiline, gelir kaybı nedeniyle oluşan zarar isteminin ise, taşınmazın zarar gördüğünde kullanım şekline ilişkin mahalli bilirkişi beyanı dışında delil bulunmadığı ve kamulaştırma dosyasında kamulaştırılan alanın değeri hesaplanırken değer kaybı bedeline de hükmedildiği gerekçesiyle reddine karar verilmiştir. Davacı davaya konu taşınmazlarında davalının müdahalesi sonucunda oluşan ürün kaybı zararının tahsilini istemiştir. Mahkemece mahallinde yapılan keşif sonrasında ... bilirkişi tarafından davaya konu taşınmazların dava tarihindeki belirlenen değerinin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.Şu durumda, mahkemece davaya konu edilen taşınmazların dava tarihi olan 2013 yılındaki değeri belirlenerek dava tarihinden itibaren faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verildiğine göre, davaya konu taşınmazlara el atılma tarihi ile 2013 yılı arasında geçen sürede oluşan ürün kaybı zararının belirlenerek buna hükmedilmesi gerekir. Anılan yön gözetilmeden karar verilmiş olması nedeni ile kararın bozulması gerekmiştir. 3-Davalının diğer temyiz itirazlarına gelince; Mahkemece hükme esas alınan ... bilirkişi raporunda; davaya konu edilen bir kısım taşınmazların sürüm rayiç değerlerinin belirlenmesinde mahalli bilirkişilerin, alım satımcıların ve bitişik parseldeki taşınmaz sahiplerinin beyanlarından faydalanıldığı belirtilerek, 120 ada 11 parsel sayılı taşınmazın m² birim değerinin 15,00 TL, 120 ada 82 parsel sayılı taşınmazın m2 birim değerinin 17,00 TL, 120 ada 49 ve 118 ada 58 parsel sayılı taşınmazların ise m² birim değerinin 8,00 TL olarak belirlendiği anlaşılmaktadır. Benimsenen bu yöntem davaya konu taşınmazların değerinin belirlenmesi yönünden uygun değildir. Davaya konu taşınmazlar tarım arazisi olduğuna göre zirai gelir metoduna göre taşınmazların kıymetinin takdir edilmesi gerekir. Ayrıca davaya konu taşınmazlara ilişkin kamulaştırma dava dosyalarında 2012 yılı olan dava tarihine göre zirai gelir metodunun benimsenerek kıymet takdirinin yapıldığı ve m² birim fiyatının 120 ada 49 parsel sayılı ve 120 ada 82 parsel sayılı taşınmazlar yönünden 7,93 TL, diğer 120 ada 11 parsel sayılı taşınmaz yönünden ise m² birim değerinin 5,99 TL olarak belirlendiği anlaşılmakla birlikte hükme esas alınan bilirkişi raporunda sadece arada bir yıl fark olmasına rağmen m2 birim fiyatları arasındaki fahiş farklılığın sebebinin de açıklanmadığı görülmektedir.Bunun yanısıra, ürün kaybı zararının belirlenmesi noktasında bilirkişi raporunun yetersiz ve afaki olduğu, taşınmaz için belirlenen değerin bir kaç yılda elde edilen gelirle karşılanması gibi hayatın olağan akışına uygun olmayan hesaplama yapıldığı, davacı beyanı ile yetinilerek meyve ağaç ve miktarının ürün kaybı zararı belirlenirken dikkate alındığı ve bu haliyle zirai bilirkişi raporunun taşınmazın değerinin ve ürün kaybı zararının belirlenmesi konusunda hüküm vermeye yeterli ve elverişli olmadığı anlaşılmaktadır. Şu durumda, mahkemece mahallinde yeniden keşif icra edilerek taşınmazın değerinin zirai gelir metoduna göre belirlenmesi ve davacı tarafından taşınmazında olduğu iddia edilen meyve ağaçları yönünden yerinde gözlem yapılarak taşınmazın meyve bahçesi olup olmadığı ve meyve bahçesi ise hangı sıklıkta meyve ağaçlarının olduğunun belirlenmesi ve buna göre ürün kaybı zararının hesaplanması gerekir. Mahkemece bu yönler üzerinde durulmadan eksik inceleme sonucu yazılı şekilde karar verilmiş olması nedeni ile kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda (2) nolu bentte gösterilen nedenlerle davacı yararına, (3) nolu bentte gösterilen nedenlerle davalı yararına BOZULMASINA, tarafların diğer temyiz itirazlarının ise (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle reddine ve taraflardan peşin alınan harçların istekleri halinde geri verilmesine 21/12/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.