Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 12116 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 10873 - Esas Yıl 2016





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiDavacı ... Bankası A.Ş. vekili Avukat ... tarafından, davalılar ... ve diğerleri aleyhine 25/03/2015 gününde verilen dilekçe ile rücuen alacak istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın zamanaşımı nedeniyle reddine dair verilen 27/04/2016 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. 1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere göre davacının davalılar ..., ... ve ... yönünden temyiz itirazları reddedilmelidir.2- Davacının, davalı ...'e yönelik temyiz itirazlarına gelince;Dava, rücuen alacak istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.Davacı vekili; 2011 tarihinde yürütülen soruşturma neticesinde aralarında davalıların da bulunduğu banka görevlileri hakkında, banka disiplin kurulunun 08/09/2011 tarihli disiplin cezası kararı bulunduğunu, usule aykırı bankacılık işlemlerinden doğan banka zararından sorumlu olduklarını belirtilerek tazminat isteminde bulunmuştur.Davalılardan ..., ... ve ..., davanın zamanaşımı yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuş, diğer davalı ... davaya cevap vermemiştir.Mahkemece, davalıların eylem tarihinin 2008 yılı olduğu, tüzel kişiler ve kamu kurumlarında zamanaşımı süresinin, o kurumun dava açılması emrini vermeye yetkili makamın öğrendiği günden başlayacağı, davacı vekilinin beyanlarından 08/09/2011 tarihli karar ile davalıların sorumlu bulunduğunun anlaşıldığı, BK'nın 60/1 maddesi uyarınca davanın açıldığı tarihte 1 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu ve davanın bu sürenin dolmasından sonra açıldığı belirtilerek, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.Zamanaşımı, bir talep veya dava hakkının kanunda tayin edilen süre içinde kullanılmaması halinde, usul hukukunca öngörülen şekilde ileri sürülmek koşuluyla, borçluya borcunu ödememe imkanı veren bir hukuki müessesedir. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip, sadece onu eksik bir borç haline dönüştürür ve alacağın dava edilebilme niteliğini ortadan kaldırır. Olay tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 140. (TBK 161) maddesinde düzenlenen; "Zamanaşımı ileri sürülmedikçe, hakim bunu kendiliğinden göz önüne alamaz" kuralında da vurgulandığı üzere, zamanaşımı kişisel bir savunma nedeni (def'i) olup, bütün öteki savunmalarda olduğu gibi ve özellikle itiraz nedenlerinden farklı olarak, savunulmadığı takdirde mahkemece re'sen gözetilemez ve uygulanamaz. Diğer bir deyişle; zamanaşımının davayı etkisiz bırakması, kendiliğinden gerçekleşmemekte ve ancak borçlunun iradesine bağlı bulunmaktadır. Somut olayda; davalılardan ... tarafından zamanaşımı defi ileri sürülmemiştir. Zamanaşımı def'i ancak ileri süren davalı yönünden değerlendirilebilir. Bu savunma, açıkça ileri sürmeyen diğer davalıya sirayet etmez. Zamanaşımı savunmasında bulunan ..., ... ve ... yönünden, davanın zamanaşımına uğrayıp uğramadığı hususu irdelenirken, bu davalılarla birlikte zamanaşımı definde bulunmayan davalı ...'in de hakkında açılan davanın zamanaşımından reddine karar verilmesi doğru değildir. Mahkemenin bu kabulü yukarıda belirtilen gerekçelerle yerinde değildir.Davalılardan ... yönünden işin esasının incelenmesi gerekirken davanın zamanaşımı yönünden reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygun bulunmadığından kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Temyiz edilen kararın, yukarıda (2) nolu bentte gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, davacının diğer temyiz itirazlarının (1) sayılı bentte gösterilen nedenlerle reddine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 14/12/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.