Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 12108 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 17925 - Esas Yıl 2013
MAHKEMESİ : Çubuk Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 11/07/2013NUMARASI : 2011/504-2013/268Davacı R.. A.. vekili Avukat Y.. Y.. tarafından, davalı M.. B.. aleyhine 22/08/2011 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 11/07/2013 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. Dava, haksız şikayet nedeni ile uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.Davacı, davalının kendisi hakkında tefecilik, dolandırıcılık ve tehdit suçlamaları ile yapmış olduğu şikayetlerinin haksız olduğunu iddia ederek uğradığı manevi zararın ödetilmesi isteminde bulunmuştur.Davalı, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, davalının şikayetleri neticesinde davacı hakkında kamu adına kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verildiği, davacının kendisine yöneltilen suçlamalar nedeni ile manevi zarara uğradığı tespit edilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Şikayet hakkı, diğer bir deyimle hak arama özgürlüğü; Anayasa’nın 36. maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” şeklinde yer almıştır. Hak arama özgürlüğü bu şekilde güvence altına alınmış olup; kişiler, gerek yargı mercileri önünde gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendilerine zarar verenlere karşı haklarının korunmasını, yasal işlem yapılmasını ve cezalandırılmalarını isteme hak ve yetkilerine sahiptir.Anayasa’nın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasanın “Temel Haklar ve Hürriyetlerin Niteliği” başlığını taşıyan 12. maddesinde herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtildikten başka, 17. maddesinde de, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu da düzenleme altına alınmış bulunmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır. 25.maddesinde ise, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı açıklanmış, BK’nun 49. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlenmiştir.Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir. Şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikayet hakkının kullanılmasının uygun olduğu kabul edilmelidir. Aksi halde şikayetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı, kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır.Dosya kapsamı ile Çubuk Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 2010/495 ve 2010/3036 sayılı soruşturma dosyalarının incelenmesinden; davacı galericiden davalının araç satın aldığı, davalının ödemeleri tamamlayamaması nedeni ile davacının aracı geri aldığı, davalının aracın geri alınmasına rağmen yapmış olduğu ödemelerin kendisine iade edilmediğini savunduğu, davalının anılan ihtilaf nedeni ile davacı hakkında tefecilik, dolandırıcılık ve tehdit suçlamaları ile suç duyurusunda bulunduğu, soruşturmalar neticesinde ise davacı hakkında kamu adına kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verildiği anlaşılmıştır. Yukarıda belirtilen durumlar karşısında, davalının, davacı hakkında şikâyetçi olmasında bir takım emareler bulunduğu anlaşılmakla, istemin tümden reddi gerekirken, şikâyetlerin haksız olduğundan bahisle istemin kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir. Kararın bu nedenle bozulması gerekir.SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda gösterilen nedenlerle davalı yararına BOZULMASINA; bozma nedenine göre davalının diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 23/09/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.