MAHKEMESİ : Kemer 1. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 08/04/2014NUMARASI : 2010/601-2014/237Davacılar Y.. Ü.. ve diğerleri vekili Avukat Mustafa tarafından, davalı T.. Ü.. aleyhine 12/11/2010 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 08/04/2014 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacılar vekili ve davalı asil tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırıdan dolayı uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece istemin bir bölümü kabul edilmiş; karar, taraflarca temyiz edilmiştir.Davacılar, davalının imtiyaz sahibi olduğu Kemer'de basılan Hakimiyet gazetesinin 23.08.2010 tarihli sayısında “G.” başlığı ile, 18.10.2010 tarihli sayısında ise “bak kardeşim” başlığı ile yayınlanan yazıların kişilik haklarına saldırı içermesi nedeniyle uğradıkları manevi zararın ödetilmesi isteminde bulunmuşlardır. Davalı, basının görünür gerçeği yazma hakkı olup somut gerçeği araştırma yükümlülüğünün bulunmadığını, yazıların basın özgürlüğü sınırları içinde kaldığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, dava konusu haberin içeriği bir bütün olarak incelendiğinde davalının, davacıların GATAB da yaptıkları görevlerle ilgili yazılara ve yapıldığı iddia edilen haksızlık ve yolsuzluklara ilişkin olduğu, haberin içeriğinin halkı bilgilendirme amacı taşısa da haber başlığında kullanılan “keriz” ifadesinin hakaret içerdiği ve davacıların kişilik haklarına saldırı oluşturduğu kanaatine varılarak istemin bir bölümünün ödetilmesine karar verilmiştir.Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasasının 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanununun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.Dava konusu haber içeriklerinde davacıların görevli oldukları G.da yapılan yolsuzluk iddialarından bahsedildiği anlaşılmaktadır. Dosya kapsamından söz konusu iddialar ile ilgili idari soruşturma yapıldığı ancak soruşturma izni verilmediği görülmüş ise de mahkemece de benimsendiği üzere içeriğin toplumsal ilgi ve kamu yararına haiz olduğu kabul edilmelidir. Mahkemece 23.08.2010 günlü haberde kullanılan başlık nedeniyle kişilik haklarının ihlal edildiği sonucuna varılmış ise de haber başlıkları, gazetecilik tekniği gereği okuyucunun ilgisini artırmak için çarpıcı biçimde kullanılabilir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de basın özgürlüğünde belli ölçüde abartıya ve hatta tahrik yoluna başvurmanın mümkün olduğuna işaret etmektedir. (Prager ve Oberschlick v. Avusturya, 26 Nisan 1995, § 38, A serisi, No. 313) Şu durumda, dava konusu haberde özle biçim arasındaki dengenin bozulmadığı gözetilerek istemin tümden reddedilmesi gerekirken, yerinde olmayan yazılı gerekçeyle, davalının tazminat ile sorumlu tutulmuş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda gösterilen nedenle davalı yararına BOZULMASINA; bozma nedenine göre davacıların tüm, davalının öteki temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına ve davalıdan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 22/10/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.