Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 11781 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 8596 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ :Sulh Hukuk MahkemesiDavacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... aleyhine 06/07/2010 gününde verilen dilekçe ile tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 20/06/2013 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. Dava, haksız şikayet nedeniyle uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece istemin kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir. Davacı, davalının kiraya verdiği taşınmazının kira gelirlerinin beyanını yapmadığından bahisle hakkında ihbarda bulunduğunu, bunun üzerine Vergi Dairesi Takdir Komisyonu tarafından vergi ziyaı cezaları tarh edildiğini, üç yıl süren hukuk mücadelesi sonucunda Vergi Mahkemelerinde açmış olduğu davaları kazandığını, davalının söz konusu şikayetin haksızlığını bildiği halde ihbarda bulunması nedeni ile uğradığı manevi zararın ödetilmesi isteminde bulunmuştur. Davalı, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.Mahkemece, incelenen Vergi Mahkemesi dosyaları içeriği, şikayet başvurusuna ilişkin evrak ve tüm dosya kapsamına göre; davalının ihbarı üzerine davacı hakkında düzenlenen tutanak ile 2005 ve 2006 yılları için vergi cezası kesilerek ceza ihbarnamesi gönderildiği, davacı tarafından vergi mahkemesinde açılan davalar sonunda vergi tarhiyatının kaldırıldığı, davalının yapmış olduğu şikayetlere ilişkin haklılığını gösterir her hangi bir delil bulunmadığı gerekçesi ile istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir. Dosya arasındaki bilgi ve belgelerden; davalının, davacının sahibi olduğu dükkanın kiracısı olduğu, kiranın artırılmasından dolayı aralarında savcılığa da yansıyan husumet doğduğu ve davalının da kiranın artırılmasına istinaden davacı hakkında kiralanan dükkanın vergilerini beyan etmediğinden bahisle ihbarda bulunduğu anlaşılmaktadır. Şikayet hakkı, diğer bir deyimle hak arama özgürlüğü; Anayasa’nın 36. maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” şeklinde yer almıştır. Hak arama özgürlüğü bu şekilde güvence altına alınmış olup; kişiler, gerek yargı mercileri önünde gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendilerine zarar verenlere karşı haklarının korunmasını, yasal işlem yapılmasını ve cezalandırılmalarını isteme hak ve yetkilerine sahiptir.Anayasa’nın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasanın “Temel Haklar ve Hürriyetlerin Niteliği” başlığını taşıyan 12. maddesinde herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğubelirtildikten başka, 17. maddesinde de, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu da düzenleme altına alınmış bulunmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır. 25.maddesinde ise, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı açıklanmış, TBK’nun 58. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlenmiştir.Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir. Şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikayet hakkının kullanılmasının uygun olduğu kabul edilmelidir. Aksi halde şikayetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı, kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır.Somut olaya gelince; davalı yasal şikayet hakkını kullanmış, ... Başkanlığı Vergi Dairesi ... Takdir Komisyonu tarafından bu şikayeti haklı görülerek davacı hakkında vergi ziyaı açısından cezalar tahakkuk ettirilmiş; salt Vergi Mahkemesince istemin kabulü ile idarece tesis edilen bu vergi tarhiyatlarının kaldırılmasına dair kararların verilmiş olması şikayetin haksız olduğunu göstermez. Bu itibarla davanın tümden reddi yerine kısmen kabulü doğru olmadığından kararın bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre öteki temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 01/12/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.