MAHKEMESİ : İstanbul 2. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 30/12/2011NUMARASI : 2011/79-2011/466Davacı D.. P.. vekili Avukat M.. N..i A.. tarafından, davalılar C.. D.. vdl aleyhine 23/02/2011 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 30/12/2011 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalılardan T.. B.. Tic ve San. A.Ş. ile C.. D.. vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. Dava, yayın yolu ile kişilik haklarına saldırı nedeniyle uğranılan manevi zararın tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece istem kısmen kabul edilmiş; hüküm davalılardan T.. B.. Tic. ve San. A.Ş ile C.. D.. tarafından temyiz edilmiştir.Davacı, davalılardan C.. D..'ın A.. D.. ile yapmış olduğu söyleşinin diğer davalı şirket tarafından yayımlandığını, kitabın 184. ve 185. sayfalarında geçen '' Gerçi D.. P..' in ayağının birisi biraz kısadır ama...'' şeklindeki hukuka aykırı ifade ile davacının Rusya'dan destek aldığı şeklindeki gerçeğe aykırı beyanların kişilik haklarına saldırı oluşturduğunu belirterek manevi tazminat isteminde bulunmuştur.Davalılar, kitapta yer alan söz konusu ifadelerin basın özgürlüğü kapsamında kaldığını, istenen tazminat miktarının fahiş olduğunu belirterek davanın reddini istemişlerdir.Mahkemece; yayımlanan kitabın davacı ile ilgili bölümünde basın-yayın özgürlüğünün sınırlarının aşıldığı ve davacının kişilik haklarının ihlal edildiği gerekçesi ile istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir.Uyuşmazlığın çözümü için, dava konusu kitapta İşçi Partisi Genel Başkanı olup siyasi bir kişilik olan davacı hakkındaki beyanların basın ve ifade özgürlükleri kapsamında kalıp kalmadığının değerlendirilmesi gerekir. Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasasının 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanununun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de ifade özgürlüğü ile alakalı bir çok kararında (Başvuru no..../... L.. – A..., Başvuru no: ..../..... F.. – S..., Başvuru no: ..../... E...- F....) Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile güvence altına alınan ifade özgürlüğünün; sadece zararsız ve ilgilenmeye değmez olarak görülen bilgi ve fikirleri değil aynı zamanda rahatsız eden, şaşırtan ve gücendiren ifadeleri de kapsadığını belirtmiş; ifade özgürlüğü olmadan "demokratik bir toplum"dan söz edilemeyeceği vurgulanmıştır. Ayrıca, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne göre; siyasetçilere yönelik eleştirinin sınırı özel kişiler için olandan daha geniştir ve bu durum günümüzde yerleşik bir ilke haline gelmiştir. Bu bağlamda siyasetle uğraşan kişilerin kendilerine yönelik sert, ağır ve hatta incitici eleştirilere de katlanması gerekir. Çünkü siyasetçi zorunlu ve bilinçli olarak eylem ve davranışlarının gazetecilerin ve vatandaşların dikkatli bir kontrolüne açık bırakmaktadır.Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, kamuyu ilgilendiren, genel nitelikli sorunlara ilişkin alanlarda ifade özgürlüğüne sınırlama getirilemeyeceğini kesin bir dille belirtmektedir. Ayrıca bir yazı veya açıklamanın ifade özgürlüğü kapsamında kalıp kalmadığı değerlendirilerken, bütününe bakılması gerektiğinin, kullanılan ifadelerin nasıl bir içerik ile verildiğinin üzerinde durulmaktadır. (AİHM ...../..... Başvuru nolu Ö.... G...../Türkiye kararı)Bu açıklamalar ışığında dava konusu kitapta yer alan ifadeler bir bütün olarak incelendiğinde; emekli bir albay olan davalılardan A.. D.. ile Türkiye' deki terör sorunu ile A.. D..'ın kendisi tarafından kurulduğunu iddia ettiği Jandarma İ.... T..... (JİTEM) gibi gündemi uzunca süredir meşgul eden, insanların ilgi duyduğu konulara ilişkin değerlendirmelerin yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu kapsamda da, davacı ile A.... Ö..... arasında ilişkilerin ve istihbarat kurumlarının bu konuda yaptığı çalışmalardan bahsedildiği görülmektedir. Kulanılan ifadeler davacıya yönelik eleştiriler içeren görüş açıklamaları niteliğinde olup davacıyı aşağılama ve küçültme kasdı güdülmemiştir. Davacının siyasi kimliği de göz önüne alındığında, bu gibi ağır eleştirilere katlanması kendisinden beklenmelidir. Mahkemece; davaya konu beyanların eleştiri niteliğinde olup, davacının kişilik haklarına saldırı oluşturduğu kabul edilen ifadelerin davalılardan A.. D..'ın kişisel değer yargısı niteliğindeki görüşleri olduğu, ifade özgürlüğü kapsamında kaldığı gözetilerek; istemin tümden reddine karar verilmesi gerekirken, kısmen kabulü doğru görülmemiş ve bu yön bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda belirtilen nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalılardan T.. B.. Tic. ve San. A.Ş. ile C.. D..'ın öteki temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 11/09/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.