Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 11647 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 17072 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : Bakırköy 5. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 16/07/2013NUMARASI : 2010/240-2013/428Davacı N.. M.. tarafından, davalı İ.. T.. aleyhine 03/06/2010 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 16/07/2013 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. Dava, haksız eylemden kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, istemin kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.Davacı, davalının vekil olarak görev yaptığı boşanma dosyasında kendisinin de diğer tarafın vekili olduğunu, boşanma dosyasının yargılaması sırasında davalının kendisini İstanbul Barosuna şikayet ettiğini, ayrıca Bakırköy Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açarak hukuk ve gerçeğe aykırı beyanlarda bulunduğunu, iftira attığını, şikayet ve dava hakkını kötüye kullandığını ileri sürerek, manevi tazminat isteminde bulunmuştur.Davalı, davacının kişilik haklarına saldırıda bulunması nedeniyle manevi tazminat davası açtığını, ancak davasının reddedildiğini, İstanbul Barosuna yaptığı şikayet nedeniyle davacıya uyarma cezası verildiğini, Türkiye Barolar Birliği tarafından bu cezanın iptal edildiğini, davacının kişilik haklarına saldırıda bulunmadığını, beyanlarının savunma hakkı kapsamında kaldığını belirterek, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.Mahkemece, davalının dava açması ve şikayet etmesi yasal hakkın kullanılması olarak kabul edilmiş ancak davacı tarafından İstanbul Barosuna verilen 05/12/2005 tarihli dilekçeye cevap ile davalının davacının kişilik haklarına saldırıda bulunduğu kabul edilerek istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir.Dosya arasında mevcut bilgi ve belgeler incelendiğinde; davacı ile davalının boşanma davasının taraflarının vekili olarak görev yaptıkları, boşanma davası sırasında yapılan feragat nedeniyle çıkan uyuşmazlık sürecinde davalının davacıyı İstanbul Barosuna şikayet ettiği, davacı tarafından verilen 05/12/2005 tarihli dilekçeye karşılık olarak verilen tarihsiz cevap dilekçesindeki ifadelerin şikayetin ve verilen cevabın özü ile ilgili olduğu, hakaret etme kastının bulunmadığı anlaşılmaktadır.Şu halde, kullanılan ifadenin amacı, kullanıldığı yer ve ifade ediliş tarzı dikkate alındığında iddia ve savunma sınırları içerisinde kaldığının kabulü gerekir. Mahkemece, istemin tümden reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde kısmen kabul kararı verilmesi doğru değildir. Kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir. HMK'nın 266. maddesi uyarınca “mahkeme, çözümü hukuk dışında özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz”.Somut olay, hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile çözümlenebilir niteliktedir. O nedenle, bilirkişi düşüncesine başvurulması maddeye açık aykırılık oluşturur. Ne var ki, yukarıda açıklanan nedenlerle sonuca ulaşılması olanaklı bulunduğundan bu usul hatası sonucu etkiler düzeyde değildir. Bu bakımdan, düşülen yanılgı ayrıca bozma nedeni yapılmamış, işaret edilmekle yetinilmiştir. SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 11/09/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.