Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 11617 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 8221 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ :..... MahkemesiDAVACILAR : 1- ... 2- ... vekili Avukat ...DAVALILAR : 1- ... vekili Avukat ... 2- ... vekili Avukat ... Davacılar ... ve ... vekili Avukat ... tarafından, davalılar ... ve ... aleyhine 27/10/2011 gününde verilen dilekçe ile tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 24/02/2015 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalılar vekilleri tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırıdan dolayı uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Yerel mahkemece, istemin kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalılar vekilleri tarafından temyiz olunmuştur. Davacılar, ......olduklarını, “.....” isimli internet gazetesinde yayınlanan “....." ve "...." başlıklı yazılarda, ihale ve imalat işlerini usulsüz ve kamu zararına yol açacak şekilde yönlendirdikleri ve buna uymayan .... üst yöneticilerinin de görevden alınmasını sağlamak yoluyla kişisel çıkar ve parti yandaşlığı yaptıkları yönünde ithamlarda bulunulduğunu, yayınların kişilik haklarına saldırı mahiyetinde olduğunu iddia ederek, uğranılan zararın tazmini isteminde bulunmuşlardır. Davalılar, haberin basın özgürlüğü kapsamında kaldığını beyanla istemin reddi gerektiğini savunmuşlardır. Yerel mahkemece, yayının içerik olarak davacıların kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğu gerekçesiyle istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir. Basın özgürlüğü, Anayasa'nın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasası'nın 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir.Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir.Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda,basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir. Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasa'nın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanunu'nun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur. Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır. Davaya konu olayda; kamuoyunda konuşulan ve gündemde olan .... ile ilgili bir takım idari işlemler, yapılan ihaleler ve mühendislik işlemleri örneklendirilerek eleştirilmiştir. Yerel mahkemece açıklanan yönler gözetilerek, yayının tümü itibari ile eleştiri sınırları içinde kaldığı, davacıların kişilik haklarına yönelik bir saldırı bulunmadığı gözetilerek istemin tümden reddi gerekirken, yazılı gerekçe ile kısmen kabulü doğru olmamış, kararın bozulması gerektirmiştir. SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle davalılar yararına BOZULMASINA 28/11/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.