MAHKEMESİ : Bozdoğan Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 14/05/2010NUMARASI : 2009/73-2010/106Davacı S.. A.. vekili Avukat R.. A.. tarafından, davalı N.. A.. vdl aleyhine 06/03/2009 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 14/05/2010 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı M..C.. ile diğer davalılar vekili Avukat A.. P.. tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. 1-Davalılar A.. K.. ve M.C..'un temyiz itirazları yönünden; 5187 sayılı Basın Kanunu'nun 13. maddesinde süreli ve süresiz yayınlarda hukuki sorumlular düzenlenmiştir. Buna göre süreli yayınlarda eser sahibi ile yayın sahibi ve varsa temsilcisi, yayın sahibi tüzel kişi şirketse, anonim şirketlerde yönetim kurulu başkanı, diğer şirketlerde en üst yönetici, şirket ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur. Davalı A.. K.. sorumlu yazı işleri müdürü, davalı M.C.. Haber müdürü olup, 5187 sayılı Yasa'nın 13. maddesine göre hukuken sorumluluklarının bulunmadığı görülmektedir.Şu durumda, davalılar A.. K.. ve M.C.. hakkındaki istemin husumet nedeni ile reddi yerine işin esasının incelenmiş olması doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir. 2-Davalı N.. A..'un temyiz itirazlarına gelince;Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırıdan dolayı uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Yerel mahkemece istemin kısmen kabulune karar verilmiş; hüküm, davalılar tarafından temyiz edilmiştir. Davacı, Bozdoğan Belediye Başkanı olarak görev yaptığını, Vakit Gazetesinin 21/08/2008 tarihli nüshasında "CHP'li başkan suç makinası" başlığı ile yapılan haberin tamamen gerçeklere aykırı olup, kendisini kamuoyu önünde küçük düşürmeye yönelik bulunduğunu, haberde kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunu ileri sürerek manevi tazminat isteminde bulunmuştur.Davalılar ise, istemin reddedilmesi gerektiğini savunmuşlardır.Mahkemece; dava konusu yayında gerçek ve güncel olmayan hususların haber yapıldığı, beraaat eden davacıya suç makinası denilerek hakarete varan ifade kullanıldığı gerekçesi ile her bir davalı yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasasının 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır.Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanununun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.Kişilik hakları şahsa sıkı sıkıya bağlı, devredilemeyen ve vazgeçilemeyen haklar olup hayat beden ve ruh tamlığı, düşünce ve çalışma özgürlüğü, şeref, haysiyet, ad ve resim üzerindeki haklar olarak sayılabilir ve bu sayılanlarla da sınırlı değildir.Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır. Davaya konu 21/08/2008 tarihli Vakit Gazetesinde "CHP'li başkan suç makinesi " başlığı ile yapılan haberde "...Aydın'ın Bozdoğan ilçesinin CHP'li belediye başkanı S.. A.., görevini kötüye kullanmaktan zimmete para geçirmeye kadar birçok suçlama ile karşı karşıya ve bazılarından ceza almış durumda. ......Bozdoğan Asliye Ceza Mahkemesinde (2008/28E) yapılan yargılama sonunda Türk Ceza Kanunu 257/1 maddesi kapsamında 1 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Ancak Apaydın'ın mahkemedeki iyi hali ve daha önce sabıkası olmaması gibi iyileştirici sebepler göz önüne alınarak 5 yıl serbest denetimlik süresine tabi tutulmak kaydıyla hükmün açıklanması geri bırakıldı.......Apaydın'ın 3194 sayılı İmar mevzuatına aykırı ruhsat tanzim etmek ve ayrıca Bozdoğan Belediyesi otogar inşaatı ihalesini Kamu İhale Kanununa aykırı onayladığı iddiasıyla suçlandığı başka davaları da halen devam ediyor...." şeklindeki beyanlara yer verildiği anlaşılmaktadır.Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarında belirtildiği üzere siyasetle uğraşan kişilerin kendilerine yönelik sert, ağır, hatta incitici eleştirilere katlanması gerekir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile güvence altına alınan ifade özgürlüğünün sadece "zararsız veilgilenmeye değmez olarak görülen bilgi ve fikirler değil, aynı zamanda rahatsız eden şaşırtan ve gücendiren" ifadeleri de kapsadığı kabul edilmiş ve bu ifadeler var olmadan "demokratik bir toplumdan" söz edilemeyeceği kabul edilmektedir. Davaya konu somut olayda; davacının Belediye Başkanı, davalı N.. A..'un gazete sahibi olduğu, dava konusu edilen haberin görünür gerçeğe uygun ve güncel olduğu, yayınlanmasında toplumsal ilgi ve kamu yararı bulunduğu, haberin okuyucunun ilgisini çekmesi için çarpıcı bir başlığın kullanıldığı, kullanılan çarpıcı başlık ile davacının, hakkında açılan ceza davaları nedeniyle icraatlarının eleştirildiği, haberin bütününde davacının kişilik haklarına saldırı oluşturacak bir ifadenin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Yerel mahkemece açıklanan olgular gözetilerek, davalı N.. A.. yönünden istemin tümden reddine karar verilmesi gerekirken yerinde olmayan gerekçeyle yazılı biçimde karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda (1) sayılı bentte gösterilen nedenle davalılar A.. K.. ve M.C... yararına, (2) sayılı bentte gösterilen gösterilen nedenlerle davalı N.. A.. yararına BOZULMASINA; bozma nedenine göre öteki temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 10/09/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.