MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiDavacı ... ve diğeri vekili Avukat ... tarafından, davalı ... ve diğerleri aleyhine 25/11/2010 gününde verilen dilekçe ile basın yoluyla hakaretten dolayı manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 28/03/2012 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacılar vekili ile davalılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davacı ...'nin temyiz itirazları reddedilmelidir. 2-Davalıların temyiz itirazlarına gelince:Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırıdan dolayı uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece davacı ...'nun isteminin bir bölümü kabul edilmiş; karar, davacılar ve davalılar tarafından temyiz edilmiştir. Davacılar, davalı ....Rektörü ...'ın köşe yazarı, diğer davalıların sahibi ve sorumlu yazı işleri müdürü oldukları Odak gazetesinin 16.11.2009 günlü sayısında.... başlığı altında yayınlanan yazının kişilik haklarına saldırı içerdiğini iddia ederek uğradıkları manevi zararın ödetilmesi isteminde bulunmuşlardır. Davalılar, gazetenin sorumlu yazı işleri müdürü yönünden istemin husumetten reddine, diğer davalılar yönünden ise dava konusu edilen yazı içeriğinde davacıların kişilik haklarına bir saldırı bulunmadığından davanın esastan reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuşlardır. Mahkemece, davalı sorumlu yazı işleri müdürü hakkında davadan feragat edilmesi nedeni ile feragat nedeni ile reddine, diğer davalılar yönünden ise, dava konusu yazıda davacı ...'nin kişilik haklarına bir saldırı bulunmadığı kanaati ile onun yönünden istemin reddine, davacı ... yönünden ise istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir. Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasasının 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durumda halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir. Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanununun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.Dava konusu köşe yazısında, davalı ..., davacı ...'nun kendisi ile ve .... Üniversitesi ile arasındaki hukuki süreçten bahsetmiş, konuyu kendi bakış açısı ile anlatmış, davacıya yönelik temenni niteliğinde ifadeler kullanmış, kısmen de yakınmalarını okuyucu ile paylaşmıştır. Köşe yazılarının aynı zamanda yazarının eleştirisini de içermesi ve yazarın kişisel değer yargısı niteliğindeki bazı ifadelerin bulunması doğaldır. Dava konusu edilen yazı bir bütün olarak davacıların kişilik haklarına saldırı amacını taşımadığı, eleştiri sınırlarının aşılmadığı anlaşılmaktadır. Şu durumda, davanın davacı ... yönünden de tümden reddi yerine kısmen kabulü doğru olmadığından kararın gösterilen nedenle bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda (2) sayılı bentte gösterilen nedenlerle davalılar yararına BOZULMASINA, (1) sayılı bentte gösterilen nedenle davacı ...'nin tüm temyiz itirazlarının reddine, bozma nedenine göre davalıların öteki temyiz itirazları ile davacı ...'nun tüm temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve temyiz eden davalılardan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 11/06/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.